Dinleyelim ve gereğini yapalım, yeter!

Siyaset millet için yapılır.Milletle yapılır.Millete rağmen bir siyaset, son kertede hezimetle neticelenir."Millete rağmen" ne demektirŞu demektir:Birincisi: Milletin istemediği işleri yapmak.İkincisi: Milletin istemediği kişileri milletin başına geçirmek.Ne yazık ki Türkiye'de "partiler demokrasisi" marifetiyle herhangi bir parti güç ve kuvvet kazanınca bir süre sonra gücünü milletten aldığını unutarak millete rağmen bir siyasete yönelebiliyor."Yeter, söz milletin!" demek, siyaseten güçlü ve doğru bir retorik.Hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğu söylemi, hiç kuşkusuz millet iradesinin üstünde bir iradenin olamayacağına dair güçlü ve etkili bir demokratik kuramın vurgusu.Ancak teorik söylem ve vurgular siyasetin pratiğine dönüştürülmediği sürece elbette anlamlı değildir.Bir süre sonra bu söylem ve vurgular anlamını da inandırıcılığını da yitirir.Siyaset kurumuna milletin duyduğu güvensizlik tam da bununla alakalıdır.Seçimden seçime hatırlanan bir millete bir de milletin istemediği kişilerin her seferinde baş kılınması, demokratik siyaseti de itibarsızlaştıran faktörlerin başında geliyor."Millet seçmesini bilmez!" anlayışı, ne yazık ki teorik olarak buna itiraz eden partilerde bile pratik bir gerçeklik olarak duruyor karşımızda.Siyasal oligarklar kendilerini millet adına ama millete rağmen millet için en uygun olan siyaseti de kişileri de belirleyecek konumda görebiliyorsa ortada milli İrade bahsinde ciddi bir sorun var demektir.Şuna hiç kuşku yok: "Sizin için neyi ve kimi uygun görüyorsak sizin için de uygun olan odur!" kibrine ve imtiyazına dayalı siyasal elitist anlayış terkedilmediği sürece tanımına uygun bir millet iradesi asla gerçekleşemez.MİLLETİN ADAMLARI YOKSA MİLLETİN SİYASETİ DE YOKTURMilletin adamlarıyla yol yürünmeli.Milletin istediği adamları siyasetin asıl aktörleri haline dönüştürmeyenlerin millet adına ve dahi millet için siyaset yaptıklarını söylemeleri boş bir retorikten ibarettir.Milletin istemediği ama siyasal oligarkların oluruyla parti listelerinden seçilenler, seçildikten sonra milleti değil kendilerini seçtirenleri memnun etmeye yönelirler haliyle. Bu durumda millet iradesine dayalı siyaset, siyasi oligarkların iradesi karşısında adeta hiçleşir. Millete ait olduğu söylenen o yüce meclis de güçlü ve iradeli olmaz.Milleti değil, kendini millete rağmen seçtiren kudretlileri memnun etmeye yönelenlerin o yüzden milletin gönlünde de karşılığı olmaz. Millette karşılığı olmayanların millet nezdinde sözlerinin de etkisi olmaz.Onların seçimden seçime milletle kurdukları ilişkilerin ve dahi sarf ettikleri yaldızlı lafların karşılık bulmamasının sebebi budur.Kendini ne pahasına olursa olsun bir dönem daha seçtirmekten başka hiç bir amacı kalmamış olanlar ve bunun için de en güçlü kimse onun eteğine tutunmayı marifet sananlar üzerinden milletin ikna edilebileceğini sanmak aldatıcı olur.İşin gerçeği şu: Millet artık kendi vekillerini kendisi seçmek istiyor. Kayıtsız-şartsız ve doğrudan.Tıpkı Cumhurbaşkanını seçtiği gibi.Mevcut seçim yasası buna izin vermiyor ne yazık ki.Partilerin listesinden kimler kendileri için uygun görülmüşse sırf partili aidiyetlerinden dolayı verdikleri oylarla onların seçilmesini sağlıyorlar.Bu sistem değişinceye kadar yapılacak olan şey bellidir askında.Millet için ve milletin seçimini üstün iradeye dönüştürmek iddiasıyla yola çıktığını söyleyen partiler tek tek seçim bölgelerinde