CHP'de değişim niçin olmaz

Eski Dışişleri Bakanlarımızdan rahmetli Hayrettin Erkmen'in anılarını okuyorum.Siyasetle ilgilenenlere okumalarını salık veririm.Erkmen 1950'lerin başında Demokrat Parti (DP) saflarında Giresun'dan milletvekili seçilerek siyasete katılmış, rahmetli Adnan Menderes hükümetlerinde Çalışma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yapmış, 1960 darbesinden sonra Yassıada'da yargılanmış, yıllarca cezaevinde kalmış, en son Adalet Partisi'nin (AP) azınlık hükümetinde (1979) Dışişleri Bakanlığı görevinde, Milli Selamet Partisi'nin (MSP) gensoru önergesiyle bakanlıktan düşürülmüş deneyimli bir siyasetçi ve devlet adamı.O yüzden siyaset erbabı için anıları önemli. Bir dönemin tarihi açısından da değerli.Erkmen'i okuyunca sanki bugünü anlatıyor hissine kapıldım.CHP yine o eski CHP.İdeolojik genleri de, siyasi refleksleri de, kutuplaştırıcı ve kışkırtıcı söylemleri de yerli yerinde duruyor.Sadece hasmı değişmiş.DP'nin yerini AK Parti almış.Daha doğrusu, DP yerine AK Parti diye okuyun yazılanları, o günden bugüne CHP cephesinde dediğim anlamda hiç bir şeyin değişmediğini görürsünüz.Bir iki örnek vereyim istersenizHatırlayınız, Erdoğan karşısında yenilen Kılıçdaroğlu CHP'sinin sözcüleri seçimin hile ile kazanıldığını söyleyerek hükümeti gayrı meşru ilan etmişlerdi.O bildik "Diktatörlük" suçlamaları eşliğinde tabii.Şimdi sıkı durun.Meğer aynı şeyi CHP'nin milli şefi İsmet İnönü Menderes'e ve hükümetine yapmış.1957'de seçimi tekrar kaybedince hile iddiası üzerinden Menderes hükümetine "gayrı meşru" diyerek yüklendiğini Erkmen'den dinleyelim:"Muhalefet partisi genel başkanı ve DP'ye karşı açıktan husumet cephesinin başkomutanı İsmet İnönü '29 Ekim 1961 günü akşamına kadar seçim yapılmamışsa, bu iktidar gayrı meşru olacaktır' beyanında bulunmuştu.() Birinci varsayım ya da önyargı 1957 seçimlerinin hileli olduğu idi. Oysa seçim işlemleri bütün itiraz ve karar kademelerinden geçmiş, Yüksek Seçim Kurulu'nun nihai ve kesin kararına bağlanmıştı.( Bkz. İKİ DEM BİR DEMOKRATEski Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen'in Anıları, Yapı Kredi Yayınları, s.31-32)Bugünkü Erdoğan ve AK Parti düşmanlığının aynısını bakınız dün Menderes'e ve DP'ye nasıl yapmışlar. Söylem bile aynı:"CHP önde gelenleri, Demokrat Partilileri rakip değil, hasım görmüşler ve halka öyle gösteregelmişler. DP iktidarı, onlara göre, milletin seçtiği meşru yöneticiler değil, geçici, tesadüfen oralara gelmiş, başarısız olmaya mahkûm, milletin yanılarak oy verdiği kadrolardı." (s.32)Sıkı durun, yöntemleri de tıpatıp aynı:"İktidara ulaşma yolunun bir alternatifinin de Demokrat Parti'yi kötülemek ve karalamaktan geçtiğini sandılar, o yolu seçtiler. Millete hep küskün, Demokrat Parti'ye hep kızgın kaldılar." (s.32)Baskı rejimi ve diktatörlük suçlamalarına eşlik eden asılsız ve mesnetsiz iddia ve iftiralara girmek bile istemiyorum. O dönem Menderes için söylenenlerin aynısı, bugün Erdoğan için söyleniyor. Hatta daha aşırısı ve katmerlisi. Mantık aynı çünkü.Niyetim kitapta dikkatimi çeken önemli bir hususun, günümüzde de sıkça tartışılan değişimin CHP açısından mümkün olup olamayacağı hususunun altını çizmek.O günkü CHP'yi ideolojik genleriyle o kadar güzel tasvir etmiş ki Erkmen, okuyunca anladım ki CHP'nin başına kim geçerse geçsin CHP'de zihniyet değişiminin olması imkansız.Erkmen niçin CHP'de değil de DP'de siyaset yaptığını açıklarken çok esaslı bir ideolojik CHP analizi yapmış.Bence söyledikleri bugün de geçerliliğini muhafaza eden bir öneme sahip.Okuyalım:"Bana öyle geliyor ki Demokrat Parti hayata gelmemiş olsaydı siyasette aktif yer alma arzum içimde kalacaktı. Çünkü CHP içinde rahat ve etkili siyasi faaliyet gösteremeyeceğimi hissediyordum. Bir kere bu partinin oligarşik bir yapısı vardı. () Gerçekten CHP yapısı ve geçmişi itibariyle oligarşikti. Kurtuluş Savaşı yıllarında ülke ileri gelenlerinden yani eşraftan oluşmuş ve bu karakteri koruma gayreti içinde yönetilegelmişti." ( s.25)Şu tespitler de can alıcı:"Parti cumhuriyetçilik, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, halkçılık ve inkılapçılık ilkelerini benimsemişti. Bunların üçü, devletçilik, milliyetçilik ve laiklik fanatik biçimde uygulanıyordu fakat cumhuriyetçiliğin gerektirdiği demokratik düzene itibar bile edilmiyordu. Halkçılık ilkesine