Başkan Erdoğan'dan ABD ve AB'ye uyarıcı mesaj

Başkan Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kuruluna katılmak üzere Nev York'a hareketinden önceki basın toplantısında Türkiye'yle AB'ye tam üyelik görüşmelerinin canlandırılmasını beklenildiği bir dönemde, Avrupa Parlamentosu (AP)'nin aşağılayıcı, haksız eleştirileri içeren Türkiye raporuna karşı Başkan Erdoğan'ın "Gerekirse yollarımızı ayırırız" şeklindeki çok sert AB açıklaması, AB'nin oyalayıcı, politikalarına duyulan haklı tepkinin bir sonucudur.

Çünkü bu rapor, tarihin derinliklerinden gelen Türkiye karşıtı çevrelerin dezenformasyonuna dayalı, haksız itham, suçlama, iddia ve iftiraların bir mahsulüdür.

Ayrıca bu rapor ne ilktir, ne de son olacaktır. Zira bu rapor öncekilerin bir devamıdır.

Asıl hedef, bahanelerle Türkiye'nin önünü kesmek ve oyalamak suretiyle AB'ye tam üyeliğini engellemek.

Türkiye'nin AB'yle üyelik müzakerelerinin canlandırılması, İsveç'in NATO üyeliğiyle ilişkilendirilmesini rapora eklemesi, ayrıca ABD'nin de Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasının ardından F-16 sevkıyatına onay verebileceğini şart koşması açıkça hem tehdit hem de bir şantajdır.

Çünkü İsveç, PKKYPG ve FETÖ gibi terör örgütlerine hamiliğine son verip, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeden NATO üyesi olamayacağı halde Türkiye'nin AB üyeliği ile İsveç'in NATO üyeliği arasında irtibat kurulması, F16 satışının şart koşulması, asla kabul edilir değildir.

Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin sürekli bahaneler ve oyalayıcı politikalarla yarım asrı aşan bir süredir engellenmesi, ABD'nin müttefiki olduğumuz halde Türkiye'yi Amerika'nın Hasımlarıyla Mücadele Yasası (CAATSA), kapsamında hâlâ tutuyor olması, ayrıca FETÖ ihanetini himayesi ve Suriye'nin kuzeyinde Türkiye karşıtı terör örgütlerinden bir yapı oluşturması, Batı'nın önyargılı bakış açısının bir sonucu olduğu ise diğer bir gerçektir.

Son yayınlanan Türkiye raporu ise o karşı politik tavrın sadece bir parçasıdır.

Diğer bir ifadeyle:

Bir yandan Kıbrıs ve Ege sorunu hiçbir ilgisi olmadığı halde AB üyeliğine endekslenmesi diğer yandan ise İsveç'in NATO üyeliğinin bahane edilmesi, ABD ve AB'nin öncülüğündeki Batı'nın Türkiye karşıtlığının en bariz örneğidir.

Madalyonun öteki yüzünde ise Batı'nın yanlış politikalarının sebep olduğu Türkiye'de bir 'Batı karşıtlığı' refleksinin güç kazanmaya başladığı gerçeği yer almaktadır.