'Yapı marketlerde ışıksızım'

Bazı şeyleri yıkıp yeniden yapma zorunluluğu çerçevesinde yapı marketlerde geziyorum. Mutsuzum! Her seçiminin neden kötü olduğunu sana izah eden çalışan birey mi ararsın, çalışmak istemediği için her soruya yarım ağız cevap veren mi...Bu yapı marketlerde iki tip çalışan birey var. Biri görevinin başında, motive, dükkân sahibi gibi, yardımsever, iş bitirici. Diğerinin çalışası falan yok. Duşakabinler bölümünde birinci model bir abiyle konuşuyorum. Mükemmel bir kişi. Neyi almayı düşünsem onu niye almamam gerektiğini harika bir şekilde izah ediyor. Abi bu dışarı açılanlar sıkıntılı. Menteşesi er geç bozulacak. Sonra o menteşeden bulamayacaksın bir daha. Şimdi bu camlar ortadan çekiçle vursan kırılmıyor ama köşeleri hassas. Bu modellerde köşeler açıkta kalıyor. Oraya bir şey çarparsa tuz buz olur. Bakın, bunların profilleri ince, dayanıksız, sık kırılıyor. Bu bölünmüş çerçeveli gibi görünen modeller çok tutuyor. Ama bu çerçeve görüntüsü aslında yapıştırma. Bunlar soyuluyor suyu yiyince.Sonuçta zaten sağ olsun eleye eleye bana iki model bırakıyor. Zaten bunlardan aşırı sıkılan bir kişiyim, benim için seçimi başkasının yapıp işimi kolaylaştırmasından daha güzel bir şey olamaz. Bu arada yapı market bünyesinde en çok duyulan cümle "Abi aldın aldın, zam gelecek. Büyük zam gelecek. Çok fena gidecek fiyat"Haberin Devamı"Ekonomik tasarımlarla banyomun yeni nesil kahveci banyosu gibi görünmesi kaçınılmaz!"Bu tabii buraya has bir cümle değil. Köfteciye de girsen "Abi zam gelecek", köpek mamasına da baksan "Abi zam gelecek", eve su da söylsen "Abi zam gelecek" Neyse duşakabini koyduk cebe. Bu operasyonu da 1 hafta-10 günde bitirdik bitirdik, yoksa "Abi zam gelecek". Geçiyoruz lavabo olayına. Döner dürümün 100 lirabandını geçtiği ortamda 60 cm'lik lavabonun fiyatının 4 binlere gitmesine takılmıyoruz. Bunun makul fiyatlı olanlarının altına dolap diye portakal kasası koymuşlar. Kasa da birkaç bin etmiş banyo dolabı adını alınca. Sinirlenmeyip yapacak bir şey yok diye bir tane seçip karolara geçiyorum.Burada işte çalışmak istemeyen bir abi var. Önümdeki abla "Şu vitraylar ne kadar" diye soruyor. Önce bir etrafa bakıyorum vitray nerde diye, sonra ablaya bakıyorum katedral inşa edecek bir kişiye benziyor mu diye. İkisinin de cevabı yok. Sonra anlıyorum