Terörist kıskaçta, eşkıya şehirde!..

Kabadayılık dünyasında racon kesen o gizemli sistem de çoktan tarihe karıştı...
Ellerinde kehribar tespihler, yüzlerinde kaderin derin çizgileriyle ve de oturuşları kalkışlarıyla, duruşlarıyla, ahkâm kesişleriyle, (bazen efsane de olan) "baba"lar devrini de alıp götürdü karanlıklaşan sistem...
Kabadayılık önce mafyalaştı, sonra yeraltı dünyasıyla birleşti, ardından da "organize suç örgütü"ne dönüştü ki, racon işte o zaman tamamen bozuldu...
Kürt İdrisler, Oflu İsmailler, İnci Babalar, Dündar Kılıçlar ve diğerleri, kendi düzenlerinde racon kesen o kabadayılık döneminin son figürleri olurken, babalar dünyası, rantın acımasızlığı ve kirliliğine kanla bulaştı!..
Kumar, içki, sigara kaçakçılığıyla ve de küçük haraç oyunlarıyla, bar-pavyon işletmeciliğiyle ayakta duran, kan davalarını bitirmek için aracı olan, bazen korkulan, bazen de saygı duyulan o "baba"lık alemi artık eski Türk filmlerinde kaldı...
Çünkü kimilerinin mafya, kimilerinin külhanbeyi, kimilerinin de kabadayılık dediği o örgütlenme biçimi, mafya-siyaset ilişkisi başlayınca tamamen çeteleşmiş oldu...
İşte Susurluk kazası, ardından Yüksekova Çetesi ile dışa vuran mafyalaşma sisteminin bir yanında siyaset, bir yanında devletin bürokratları vardı ki, ayyuka çıkan çetrefilli ilişkiler Türkiye'nin "faili meçhul"lerle anılan karanlık bir döneminin de yıkıcı yansımalarıydı...
İçinde milletvekilinin, emniyet mensuplarının olduğu derin ilişkiler sadece devlete güven konusunda gedik açmadı, aynı zamanda bu tür yapılanmalardan cesaret alan başka grupları da ortaya çıkardı...
Baksanıza; Türkiye son yıllarda sırtını siyasete dayayan organize suç vakalarının sarsıntısını yaşıyor ki, gidişat giderek çamurlaşıyor...
Organize suçun pervasızlığı!..
Daha önceki gün İzmir'in ortasında, adliyenin çevresindeki kafeteryalarda yankılanan otomatik silah ve tabanca sesleri, bağrışmalar, yerde yatan ölü ve yaralılar, panikle kaçışan insanların görüntüleri sadece terör estiren mafyalaşma pervasızlığının ne hallere geldiğini göstermedi, aynı zamanda devletin bu tür yapılanmalara tamamen neşter vuramadığını da kanıtladı...
Düşünsenize; Türkiye Cumhuriyeti 1984'ten bu yana her bölgede terör estiren PKK'yı bile neredeyse yüzde 80 oranında enterne etmişken, El Kaide ve IŞİD iyice kuşatılmışken ve FETÖ darmadağın edilmişken, silah-sigara-uyuşturucu kaçakçılığına entegre olan mafyacılık, adına "organize suç örgütü" denilen şehir eşkıyacılığıyla metropollerde korku saçabiliyor...
Heyhat!.. İşte gemilerle uyuşturucu kaçırılan, mafya unsurlarının milletvekilleri ve bakanlarla fotoğraf çektirdiği karanlık ilişkiler deşifre oldu ki, sadece Sedat Peker'in yurt dışındaki ifşaları bile hükûmeti yıkmaya, devleti sarsmaya yetecek haldeydi...
Peki; devletin varlığını tahrip eden, bir ulusun siyasete, yargıya, güvenliğe inancını zedeleyen öylesine büyük iddialar ortaya saçılırken ve uyuşturucudan şantaja, kaçakçılıktan ihale rezaletlerine kadar onlarca vahim skandal deşifre edilirken, devletin polisiyle, askeriyle, savcısıyla yeterince etkili olmamasının asıl sebebi nedir..
İşte Aralık 2021'de, 27 kentteki "Tırpan" operasyonunda 28 suç grubundaki 389 kişinin, 20 Haziran 2023'te ise 31 kentteki "Kukla Operasyonu"