Tehdit, düşman, harekât!..

"At izi, it izine karışmış" derler ya, işte aynen öyle bir coğrafyadır Orta Doğu. Çünkü geçmişte hep olduğu gibi, şimdilerde de "kimin eli kimin cebinde belli değil" o coğrafyada... Karanlık giderek büyüyor sınırlarımızda... Ülkeye tek düşman 1984'ten bu yana terör eylemlerini sürdüren PKK değil... Ancak yurt içinde ve Kuzey Irak'ta yapılan operasyonlarla sıkışınca Suriye'de yığılan PKK da artık yalnız değil... Terör örgütünün tıpkı Kuzey Irak'ta olduğu gibi, Suriye'de de uzun yıllardır PYD adını verdiği bir siyasi partisi var... Amerika ve Avrupa ülkeleri ile son 10 yıldır ilişkilerini iyice yoğunlaştıran bu parti, HDP'nin sırtını PKK'ya dayaması gibi, gücünü YPG adlı silahlı gruptan da alıyor... Velhasıl; Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta oldum olası "büyük Kürdistan" sevdasından kurtulamayan PKK, tıpkı Irak'ta ve İran'da olduğu gibi, kurduğu sözde partileri silahlı grupların direnişine yaslayarak gücünü korumaya çalışıyor... Ancak "kimin eli, kimin cebinde belli değil" tanımlamasının Suriye ile ilgili tek gerekçesi de PKK uzantılarının partileşme ve Amerikan desteği ile ordulaşması değil... NAMLULAR ASLINDA NEREYE DÖNECEK.. Suriye'de PKKPYDYPG, ya da bunlara bağlı alt birimler 650 kilometrelik sınırın neredeyse üçte ikisinde hakimiyet kurmak için farklı isimler adı altında etkili olmaya çalışıyorlar... Bu arada terörün de özerk bölge gerekçesiyle hakimiyet yaratmaya çalıştığı alanda kurulan belediyeler, kaymakamlıklar, kamu kuruluşları, polis ve zabıta teşkilatları da, elde ettikleri ekonomik güçlerle PKK'nın ordulaşmasını hızlandırmaya çalışıyor... ÖSO, HTŞ, aşiretler, etnik bölünmeler, mezhep ayrılıkları ve tabii ki tüm bunların yanında rant ekonomisinden beslenen yasa dışı grupların Suriye içindeki hakimiyet mücadelesi ise "at izi, it izine karışmış" tanımlamasını iyice derinleştiriyor... Irak'ta El Kaide, Suriye'de ise IŞİD kılığında araç gereç ve silahla donatılmış biçimde ortaya çıkarak katliamlar yapan Selefi grupların Suriye sınırındaki hücreleşme faaliyetleri de ne yazık ki durdurulamıyor... Türkiye'nin son 4 yılda sınır ötesine düzenlediği harekatlarda PKK'nın yanı sıra, El Kaide ve IŞİD hücreleri de büyük darbe almasına rağmen, dinci örgütün zaman zaman Irak, Libya ve en çok da Suriye içerisinde yaptığı küçük çaplı eylemler Selefi hücrelerinin tamamen ortadan çekilmeyeceğinin bir kanıtı... Ancak bir başka kanıt var ki, sadece Suriye sınırındaki buhranlı havayı koyulaştırmıyor, aynı zamanda PKK-PYD-YPG hattında Türkiye'yi hedef alan derin kuşkuları da kronik hale getiriyor... İşte bu sıkıntı PKK'nın Suriye'deki silahlı kolu YPG'yi ordulaştırmaya çalışan Amerika'nın dayandığı "dinci terörle mücadele" gerekçesindeki şüpheleri de büyütüyor... Türkiye'nin ne kadar tehdit altında olduğunu derinlemesine sorgulayan vahim soru da burada ortaya çıkıyor; Amerika YPG'yi IŞİD'e karşı silahlandırarak eğittiğini gerekçe gösterirken, "bu yapılanmadan aslında kim nasıl nemalanacak, Türkiye bu sırada nasıl bir tehditle karşılaşacak, sözde IŞİD için parlatılan namlular aslında sınırlarımıza mı dönecek" şeklindeki kaygının iyice büyüyeceği de anlaşılıyor... SINIR, PUSU VE KUŞATMA!.. Şimdi gelelim asıl meseleye... Amerika, YPG'yi IŞİD'e karşı eğittiğini öne sürerken, bir terör örgütü uzantısının ordulaşmaya çalışması sınırlarımızda giderek büyüyen tek endişe değil...