İstila, pusu ve tehlike!!!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fethullah Gülen'i koruduğu gerekçesiyle geçen hafta Amerika'yı "terörün merkezi" olarak tanımladığı gün, terörün asıl merkezinden (!) kaynaklanan bir saldırı Türkiye'yi sarstı... Terör bir kez daha sığınmacı kılığında saldırdı Türkiye'ye... Henüz nereli olduğu tam olarak saptanamasa da, Suriye'den sızdırılmış bir kadın Taksim'de bomba patlattı... Ne tuhaf ki, kadın bombacı Suriyeli bir PKK'lıya aşık olunca örgüte katılmış!.. Ne tuhaf ki "Hacı" koda adlı bir başka Suriyeli onu eylem için Türkiye'ye göndermiş... Hiç de şaşırtıcı değil ki, tam da Suriyelilerin yoğunlukla yaşadığı bir ilçede kendine ev tutmuş bombacı kadın... Üstelik Suriyeli biriyle evli gibi görünerek 1 yıl öncesinden itibaren Türkiye'de yaşamaya başlamış... Ve tam bu sırada ortağı Suriyeli olan bir Tekstil atölyesinde işe girmiş... Velhasıl; 2011'deki Suriye iç savaşı kışkırtıcılığı en büyük darbeyi Türkiye'ye vurmuşken, sınırlarımızdan sızarak Türkiye içerisinde eylem yapan kadın militanın çevresindeki tüm kadro da Suriyeli çıkmış... Bu durum Türkiye'nin başına sosyal-siyasal, en çok da ekonomik belalar açan sığınmacıların sebep olduğu ilk eylem değil, belli ki bu gidişle son eylem de olmayacak!.. Ancak devlete göre 6, muhalefet partilerine göre 11 milyon yabancının dolaştığı Türkiye'de, tek şaşırtıcı yapı Taksim eylemcisi ve çevresinin tamamen Suriyeli olması değil... Asıl vahim olan bu dehşet verici eylemin en çok Suriyelinin dolaştığı (Türkiye'nin en ünlü caddesinde) yapılması, ancak kurbanların hepsinin Türk olması!!! ÜRKÜTÜCÜ, GÜLÜNÇ VE PERVASIZ!.. Taksim'de 6 kişinin ölümüne, 81 kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırı sadece içte ve dışta iyice sıkışan PKK'nın güçlü görünebilmek uğruna sansasyonel eylemlere başvurmasının sonucu değil... Taksim'de patlayan bomba aynı zamanda, son yıllarda karıştıkları suç oranı yüzde 10'a ulaşan sığınmacıların Türkiye için nasıl bir güvenlik meselesi haline geldiğini de gözler önüne serdi... Çünkü kaçaklar- göçmenler-sığınmacılar adı altında ülkemizde yaşanan tek şaşkınlık, bir Suriyeli'nin Türk yurttaşlarını hedef alan bombayı patlatması değil... Adam kaçırma, fidye, cinayet, yaralama, soygun, haraç, hırsızlık; yani hangi suçu isterseniz var Suriyeliler ve Afganlar gibi 11 milyon sığınmacı içinde... Sığınmacıların; özellikle de Suriyelilerin en çok eylem yaptığı, adam kaçırma, cinayet ve fidye olaylarına karıştığı Ankara'da geçen hafta yaşanan bir olay var ki, sığınmacılar içerisinde sadece terör örgütlerinin değil, suç örgütlerinin de ülkeye sızdığının bir numaralı kanıtı oldu... İşte Başkantte ilaçla uyuttuğu 5 Afganı bıçaklayarak öldüren bir Afganın elini kolunu sallayarak Afganistan'a kaçabilmiş olması, sınırların ne hale geldiğinin de vahim kanıtı!.. Sadece cinayet değil, sığınmacıların karıştığı bazı olaylar var ki, adına dramatik mi dersiniz trajikomik mi, her açıdan çok vahim!.. İşte Erzurumluların başlattığı "Suriyeliler gitsin imza kampanyası"na 6 Afganın da imza attığının ortaya çıkması, Türkiye içerisindeki sığınmacı pervasızlığının gülünç ama çok düşündürücü hale geldiğinin de belgesi!.. Peki; birkaç gün önce İstanbul Fatih'te yaşanan rezalete ne demeli.. Fatih'te, Cibuti ve Senegal uyruklu iki kişinin üzerine pislik attıktan sonra, temizleme bahanesiyle paralarını çaldığı tespit edilen şahsın Etiyopyalı olduğu ortaya çıkmış ya, vah ki vah!.. DEVLET UYANDI MI ACABA.. Evet; son 11 yılda Türkiye bütçesine en az 100 milyar dolar yük bindirdiği tespit edilen sığınmacı meselesi sadece ülkenin milli kaynaklarını tüketmiyor, sosyo politik açıdan, hatta en çok da güvenlik açısından sıkıntı yaratmaya devam ediyor... Ne tuhaf ki devlete bu kadar bela açan sığınmacı- kaçak-göçmen meselesi durdurulamazken, Afganların koloniler halinden sınırdan geçişi, hatta kamyon ve otobüslerle İstanbul gibi bir metropolün ortasında,