İşte seçimin asıl kaderi!..

Gidişatın kapkara bir örtü gibi devletten ulusa kadar her yeri iyice sardığı bir dönemde, o keskin "belirsizlik" sadece yaşanan süreçten mi sanıyorsunuz.. En başta "rejim"in nereye sürüklendiği konusunda büyük kuşkular var bu ülkede... Baksanıza; Cumhurbaşkanı ekonomiyle ilgili konuşurken "nas"tan söz edince "burası şeriat ülkesi mi" diye sorular geldi... Bu sırada Konya'da bir üniversitede karanlık bir zihin cumhuriyete, Atatürk'e hakaretler yağdırırken savcılar sustu, iktidardan feyiz alan AKP'linin biri ise hicri takvime geçilmesini istedi... Dinciliğin iyice IŞİD zihniyetine dönüştüğü bir ülkede, Tevhid-i Tedrisat'tan cumhuriyetin ilkelerine kadar her yaşamsal alan saldırı altındayken, rejimin sürüklendiği "belirsizlik" tabii ki karanlığı da işaret ediyor... Peki ya ekonomideki vahim ve kuşkulu gidişata ne demeli.. Üretici-toptancı-perakendeci üçgeninde fahiş fiyat politikasının, Koronadan sonra döviz kıskacında utanç verici bir belirsizliğe sürüklenmesi, insanlarda karınlarını nasıl doyuracağı endişesini büyütmeye devam ediyor... Peki ya gençler.. Onların sürüklendiği çaresizlik koridorunun dibi görünmeyen belirsizliğine ne demeli.. Son 5 yılda 50 binden fazla genç yurtdışına kaçmak zorunda kalmış... Onların derdi, milyon dolarları yurt dışında kaçırıp kendilerini garantiye alan rantiye uşaklarından tabii ki farklı.. Ülkenin geleceği olan gençlerin eğitim-öğretim, ekonomik gelecek kaygısıyla ilgili "kararsız"lıkları ve önlerini görememenin yol açtığı buhran manzarası, çaresiz bir belirsizliği, pusulasız bir gidişata da zorluyor... Belirsizlik, kararsızlık, kaos!!! Peki ya işsizlerin savrulduğu girdap, kitleleri nereye kadar sürükleyecek.. İşsizler de yarınları olmayan bir çaresizliğin belirsizliğinde, ne yapacaklarını bilememenin kararsızlığında, bir umut kapısı bulmak için başlarını bir o yana, bir bu yana vurmaktan başka bir şey yapamıyorlar... Yılbaşı gecesi millete işkence edercesine yağdırılan zamların en çok vurduğu kesim olan asgari ücretlilerle emekliler ise belirsizliğin sis perdesinde yaşam savaşı veriyorlar... Senenin ilk 6 ayında yüzde 5 ile 6 arasında zam yapılan, ancak cılız maaş artışları elektrikten suya, doğal gazdan gıdaya kadar yapılan en az yüzde 50 oranındaki zamlarla heba edilen emekliler ve dar gelirliler, bırakın yarınlarla ilgili belirsizliği, yaşayıp yaşayamayacaklarına ilişkin dehşet verici bir girdabın çıkmazında debeleniyorlar... Velhasıl, ilkokuldaki öğrenciden üniversite kapısındaki gençlere, umudu yurt dışında arayan çaresizlerden ülkede yaşamaya mahkûm olan emekli, dar gelirli ve asgari ücretliye kadar, toplumun her kesiminin içinde yuvarlandığı o buhranlı "belirsizlik" sadece insanları yaşamdan soğutmuyor... İşte o belirsizlik toplumu artık mücadeleden geri tutuyor, umutsuzluğa sevk ediyor ve aynı zamanda rejime yön verilmesi sırasında çaresiz bir "kararsız"lığa da sürüklüyor... İşte o kararsızlık da dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar yoğun anketlerin yapıldığı bir dönemde, oy dağılımları sırasında iktidarın da muhalefetin de suratına şamar gibi çarpmaya devam ediyor!.. Baksanıza; "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü" deyimini anket firmaları neredeyse her hafta kuşkulu biçimde anımsatıyorlar... Gazeteler geçen yılın ortalarında, ana muhalefet partisinin anket firmalarına yüz milyonlarca lira kaptırdığını duyurduğunda da herkesin aklına şu soru gelmişti; "Ortada seçim yok, nedir bu zincirleme anketler.." Yüzde 25 tepkili yurttaş... Ortada seçim yokken ve araştırma şirketleri para kazanmak için partileri pohpohlarken, siyasi anketler de kuşkudan arınamıyor!.. Evet; iktidarın oy kaybettiğini anlamak için uyduruk anketlerin