Havai fişekli soygun gecesi!!!

Son aylarda yaşadığınız coğrafyalarda, beldelerde, ilçelerde, şehirlerde; çarşıda-pazarda dolaşırken çevreyle ve insanlarla ilgili dikkatlice gözlemler yaptınız mı hiç... Hele de milyonlarca insana döviz darbesinin vurulduğu 20-21 Aralık'tan sonraki günlerde, toplumun ahval ve şeraitini izlerken, insanların yüzüne iyice odaklandınız mı.. İstanbul'un Kadıköy ilçesinde; sadece gözlemler yapmak için en işlek caddelerinden biri olan Bahariye'de elimde kamerayla yürürken, çektiğim görüntüleri ilettiğim bir arkadaşım tabloyu çok net özetlemişti; "İnsanlar ne kadar mutsuz..." Kadıköy'e inerken toplu taşıma aracında yüzü gülmeyen insanlar, otobüs duraklarında dalgın dalgın duran gruplar, caddelerde yürürken bile çevreyi boş gözlerle izleyen yüzlerce insan gözlemledim... Özeti bellidir bu manzaranın; Son 20 yılda "özelleştirme" adı altında ülke kaynaklarının tükendiği, son olarak "128 milyar dolar nerede" tartışmasıyla ulusal varlıklar üzerinde kuşkuların iyice büyüdüğü bir ülkede, çarpık ekonomik gidişat toplumun refah düzeyini yerle bir ederken, bir yandan da yoksul ve zengin arasındaki uçurumun büyümesi, beraberinde sosyal bunalımlarla birlikte iflası getirmesi, hiç kuşkusuz en büyük sorunu daha da kangrenleştirmiş; "İşsizlik ve mutsuzluk..." Tükenişi anlatan manzara!.. Adam kayırmacılık uğruna parti binaları ile devlet kurumları arasında "kadro" koridorlarının kurulduğu bir ülkede haksızlık zirve yapmışken, torpil çarkının kirli dişlileri arasında insanların emeği gasp edilirken, işsizliğin derin girdabı daha da büyüyor ve birçok alanda olduğu gibi hakkaniyetli istihdam konusunda da toplumun devlete güveni iyice yerle bir oluyor... Parasız pulsuz, borç-harç içinde, bankaların icra takibinden bunalan, evindeki eşyaları satmaya başlayan, kirada oturduğu konutlardan atılmakla karşı karşıya olan insanların bir de işsizlik denilen yokluk ve çaresizlik kıskacında arkadan hançerlenmesinin sonucudur sokaklar ve caddelerdeki bıkkın, üzgün, mutsuz, umutsuz insan manzaraları... Peki; bu ahval ve şerait içerisinde, yeni yıla girerken caddelerde dolaştınız mı hiç.. Önceki akşam yeni yıla girerken üşenmeden İstanbul'un Ataşehir, Ümraniye ve Kadıköy ilçelerinin önemli caddelerinde ve çarşılarda gözlemler yapmaya çalıştım... Dövizde oynanan oyunlarla milyonlarca insanın nasıl çöktüğünü çarşı ve sokaklara nakşolmuş bitik manzaralarında gördüm; Geçmiş yıllardaki coşkulu, keyifli yılbaşı gecelerinden eser yoktu... Sokaklar, caddeler bomboş, kafeler, pastaneler ve meyhanelerin çoğu kapalıydı... Sokaklarda, caddelerde coşkulu kalabalıklar yoktu... Kadıköy'ün en cafcaflı bölgesi olan Bağdat Caddesi'ndeki sessizlik ise dikkat çekiciydi... Geçmiş yıllarda o koca cadde üzerinde, neredeyse tüm mekanlardan fışkıran yılbaşı coşkusunun zerresi bile yoktu... Erenköy ile Suadiye arasına sıkışmış birkaç mekanın önünde ve dışarıda yeni yılın ilk dakikalarında cılız hareketlilik, birkaç otomobilde yükselen korna sesi ve bir kaç havai fişeğin kuru ve dikkat çekmeyen gürültüsüne teslim olmuştu o çok ünlü cadde ve çevresi... Diyeceksiniz ki; insanların eve ekmek götüremediği bir ülkede, toplumun eğlenmeye mecali, parası, neşesi kaldı mı acaba.. Peki; yılbaşı gecesi milleti sırtından bir kez daha hançerleyen o utanç verici "zam" yağmuruna ne demeli.. İnsafsızlığın son darbesi!.. Türkiye'nin aynası olan İstanbul'un birçok bölgesinden ve özellikle Kadıköy'den yansıyan sönük ve cılız yılbaşı manzarası toplumun ekonomik açıdan iyice tükendiğinin