Edirne'nin hesabı, Öcalan'ın planı!..

Siyasette rant savaşları büyüdükçe ve iktidarla muhalefet arasındaki gerilim arttıkça, söylenen sözlerin terazisi de hep şaşmıştı!.. Son 20 yılda parti liderlerinin televizyon ekranlarında, miting meydanlarında ve Meclis kürsüsünde birbirine söylediği ağza alınmayacak lafları buraya alsak, eminim çoğunuz okumaya utanırsınız... Öfke büyüdükçe, hele de iktidarda kalmak ya da iktidara ulaşmak konusunda kavga arttıkça da, siyasette kimse ağzından çıkana dikkat etmedi, etmiyor... Bir de siyasilerin seçim meydanlarında "vaat" diye söylediği uçuk laflar var ki, oldum olası çoğu gerçekleşmediği için üzerinde durmak bile gerekmiyor... Ancak siyasilerin durup dururken yaptıkları bazı açıklamalar var ki, gündem karmaşası içinde şaşkınlık yaratırken, bir taraftan da siyasetteki "hesap"ların altüst olabileceğinin sinyalini veriyor!.. İşte AKP lideri Erdoğan; birkaç gün önce durup dururken, "Edirne'deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek" diye bir konuşma yaparak, hem Edirne Cezaevinde yatan HDP'li Selahattin Demirtaş'a, hem de Abdullah Öcalan'ın 23 Haziran İstanbul seçimlerinde "tarafsız kalınması" için İmralı'dan gönderdiği mektupla yükselen iç "hesap"laşmaya dikkat çekmiş oldu... Toplumun büyük bölümü Erdoğan'ın sözlerini anlamazken, muhalefet "neler oluyor" diye şaşkınlığa uğradı, kimi kalemşorlar ise ahkâm kesmeye başladı... Oysa Erdoğan devletin en tepesindeyken, durup dururken böyle bir açıklama yapıyorsa, biliniz ki çok önemli bir nedeni, dayanağı ve hatta hesabı vardır!!! PKK, HDP, erozyon... CHP'nin birçok kentteki seçimleri HDP'nin de desteği ile aldığı tartışması yetmezmiş gibi, olası bir seçimde HDP'nin yine "kilit parti" olacağı iddiası sürerken, iktidar da muhalefet de Kürt seçmene karşı ihtiyatlı olmaya çalışıyor... İşte tam bu dönemde yeni soruları da akla getirdi Erdoğan'ın son "hesap" açıklaması... Ancak "hesap"tan önce manzaraya bakmak lazım; PKK ne kadar terörden uzaklaşmasa da, HDP ne kadar PKK'nın dümen suyunda durmaktan vazgeçmese de, bir bölümü devlete öfkesinden, bir bölümü etnik kaygılarla, bir bölümü ise PKK'nın baskısıyla HDP'ye oy veren kitleler tüm anketlerde yüzde 9-10 civarında görünüyor... Yani, bu kitle olası bir genel seçimde hangi tarafa yönelirse, dengeleri değiştirecek kapasitede olduğu öne sürülüyor!.. Peki; Kürt siyasetinin legal ve illegal kanadı aslında hangi boyutlarda duruyor ve Kandil-Ankara hattındaki manzaradan neler yansıyor... HDP her ne kadar güçlü gibi görünse de; genel başkan Selahattin Demirtaş'tan vekillere, il-ilçe örgütlerinden 90'dan fazla belediye başkanına kadar binlerce HDP'li siyasetten ve özgürlükten uzaklaştırılmış durumda... Özetle, güçlü gibi görünse de, tabandan tavana örgütlenme yapısı ağır darbe almış bir parti var HDP cephesinde... Yani cumhurbaşkanının "hesap verecek" dediği "Edirne", aslında Kars'a kadar HDP açısından hesaba çekilmiş görünüyor... Bir de Öcalan'ın PKK'sı var... Hem İçişleri Bakanlığı hem de Millî Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalara bakılırsa, daha 6 yıl öncesine kadar "çözüm- açılım" iddiasıyla Hakkari'den Diyarbakır merkezine kadar "hendek" kazarak devlete başkaldıran, yüzlerce asker ve polisi şehit eden PKK, tarihinin en büyük yenilgisini almış ve büyük oranda "hesap" vermiş durumda... İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya göre örgütün yurt içinde en çok 125 civarında militanı kalmış... Son 5 yıldır aralıksız sürdürülen operasyonlar da gösteriyor ki, örgüt Amanoslar'dan Hakkari'ye kadar artık eskisi gibi ne büyük eylemler yapabiliyor, ne güvenlik güçlerine pusu kurabiliyor, ne de çatışmaya girebiliyor... Örgüt, Güney Doğu ve Güneydoğu kırsalı ile devlet kurmaya çalıştığı Suriye içerisinde taciz ateşleri ve küçük çaplı bombalı saldırılar dışında varlık gösteremeyecek kadar erozyon yaşıyor... Zaten örgüt yöneticilerinden Mustafa Karasu'da geçen hafta yaptığı açıklamada bu erozyonu şöyle anlatmıştı; "Türkiye çok boyutlu bir saldırı yürüttü ve yürütüyor. Zaten açıkça söylüyorlar. 'Tek bir kişi bırakmayacağız' diye. Saldırılar gerçekten de çok ağırdı." Öcalan artık masada!... Kürt hareketinin