Ünsiyet

Azrail'in, ruhumu, vakti geldiğinde alacağını biliyor ve inanıyorum.Bu, benim için değişmez bir kader. Ruhum, hayatımın en kıymetli bir varlığıdır. Onu artık taşıyamayacağım bir dönemde, ona sahip çıkacak, güvenilir ele teslim etmem, doğru olanın ta kendisidir. İşte hemen aklıma gelen bu sebeplerden dolayı Azrail'i sevmeye, ona ünsiyet etmeye şimdilerde başladım bile. KBB doktorunun, tedavi koltuğundaki sohbetimi unutamıyorum. "Çok gürültülü bir işte mi çalışıyorsunuz", sorusuna gülerek "Ben kuyumcuyum, zaman zaman altın tamirinde kullandığım küçük çekicin sesinden başka ses yoktu iş hayatımda.", demiştim de bu sefer o gülmüştü. Anladım ki bu, bendekinin başka bir hikmeti varmış, bilinen sebepler onun illeti değilmiş. Madem bu hakikat böyle, o hâlde beni, sonraki hayatımda hiç bırakmayan, özellikle gecelerin o sessizliğinde ve yalnızlığımda bana eşlik eden, solda dört, sağda üç ayrı frekansta hizmetiyle hayatıma ses katan kulak çınlamalarım, enfüsî hayatımın iç âlemimdeki müzikal dostlarım oldu. İnsan her berbere alışamıyor, doğrusu. Kısa denemelerin ardından birisine ünsiyet edip onu takip ediyor. Kemal Usta "Hacım, sakalında ilk beyaz kılın çıkmış.", demesinin ardından makasıyla hemen kesiverdi, "dur!", diyemeden. Sonrakilerde ise artık makası, söz dinlemez oldu, diyeceğim ama, bizim beyazlar ondan daha baskın çıktı. O bir kesiyorsa, on çıkıyordu ve nihayet ağarma kemale erince bende duygu değişikliği başladı. Siyahlar gözüme dokunur oldu, beyazlar daha munis. Hele bir de torunlar geldiğinde okşaması, sevmesi ise beyazlarımı daha da sevdirdi, ünsiyetimi hızlandırdı. Gençlik yıllarımdaki çevik, atik ve hızlı hareketlerimin artık yavaşlamasını âdeta olgunlaşma olarak değerlendiriyorum. Meselâ yıllardır hızlı kıldığım namazımı, 'süb süb süb' diye yuvarladığım tesbihatımı bu yeni dönemimde sükûnetle, hareketin hakkını vermeye gayret etmişlikle, namazımı yavaş yavaş kılma duamın kabulü istikametinde görüyorum ve bu vaziyetime de ünsiyet ediyorum, hamdolsun. Sıralanabileceklerin hepsi,