Risale-i Nur'da "olmasaydı" ifadelerinin kaderî tahlili (6)

Geçen haftaki yazımızda işlenen bu bölümün yarısını neşretmiştik. Bu hafta, risale metni ve devamındaki kısa metni tekraren buraya alıyoruz:"Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar ve "Böyle olmasaydı şöyle olmazdı." diye birbirinizden gücenmeyiniz. Ben anladım ki, bunların hücumundan kurtulmak çaremiz yoktu, ne yapsaydık onlar hücumu yapacak idiler. Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlahiye imdadımıza gelinceye kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat kazanmağa çalışmalıyız."1 Cebriye ve Mutezile'yi Ehl-i Sünnet istikametinden ya da ifrat ve tefriti, vasat çizgisinden saptıran bir noktaya dikkat edilmelidir. Neticenin hâsıl olmasındaki sebeplerden birinin yokluğundan yapılan yorumla o neticenin olmayacağını ya da olacağını iddia etmek kaderî bir hata olur. Meselâ Kader Risalesi'nde geçen; "Cebriye der: Tüfek atmasaydı yine ölecekti. Mutezile der: Tüfek atmasaydı ölmeyecekti." ifadesini ele alalım. Burada iki ayrı kaderî hata var. Ölümün vukuunu tüfek atma sebebine bağlamakla kader devre dışı yapılır. Diğer yandan sebebi, devre dışına alarak tüfek atmasaydı yine ölecekti, yaklaşımıyla iradeyi cebrî itaat ve kabule zorlamak da hatadır. Eşya ve hâdisenin yaratılışında sebep, elbette bir vesiledir amma amir makam değildir. Hikmetler âlemi olan bu imtihan dünyasında ise yaratılan hemen her şey sebep ile vuku bulmaktadır. İşte kader ve iradenin uyumu, bu hassas dengede yatar. 8. Şarta bağlı kullanımlar noktasından olmasaydı ifadesinin mütalâası Risale-i Nur'da "olmasaydı" kelimesinin kullanımının kaderî tahlilindeki tesbitlerde, bu kelimenin şarta bağlı olarak kullanıldığı da görülür. İnsana sunulan kulluk teklifinin zembereği olan cüz-i ihtiyârînin ehemmiyetine dikkat çekmek için yapılan şu ifade ise bir durum tesbitidir. İşte bunlardan bir metnin mütalâası şöyle olabilir: "Sual: Diyorsun ki: "Teklif saadet içindir. Halbuki ekser-i nâsın şekavetine sebep, tekliftir.2 Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı" Cevap: Cenab-ı