"Kader olur, söyleme!" üzerine

"Allah da onlara hem bu dünyanın nimetlerini hem de ahiretin en güzel nimetlerini bağışladı. Çünkü Allah, güzel davrananları sever" (Âl-i İmran, 148), ayetinin kalesine sığınarak işe başlamak, hayata her an, tazece besmele çekmek gerekir.Ayetin nüzul tarihçesinde sitem var. Uhud Savaşı öncesi müşriklerden eman dilenmesi hatasında bulunanlara, tariz dolu telmih ile geleceğe de ikaz var. Sıkıntılı hâllerde çarenin maddî sebepleri, akıllıca aranırken esas kapının Müsebbibü'l-Esbab (sebeplerin Sebebi) olan Allah'tan dilemek ve Ondan yardım istemek olduğu, inşirah hazinesinin Onda olduğunu unutmamak gerekir. Biz bu kısa girişin ardından kader meselesine dikkat çekmek isteriz ki, bu ayetin kısa tefsiri babından Mevlâna'ya ait olan şu ifade çok isabetlidir: Dünyada olabilecek her bir olay için misal âleminde sayısız ihtimal uyur. Siz, ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır. Çekim yasası, iddiaları konumuz harici olup, karıştırılmamalıdır. "Kim samimiyetle istediği şeyde gayret gösterirse, elde eder.", prensibi bu konuya müdahildir, lâkin "Kul fiilinin hâlıkıdır.", yanlış düşünce ile de karıştırılmamalıdır. Kul talep eder, şartlarını yerine getirir, meşiet-i İlâhiye'ce münasip ise o talep gerçekleşir. Zira kader, hâkimdir, her şey şümulüne dâhildir. Bir şeyin vücud bulabilmesinin ana şartlarının yani illet-i tammesinin harekete getirici motoru cüz-i ihtiyârîdir. Ehl-i Sünnet akidesine göre, Bediüzzaman'ın, "şart-ı adî" ifadesiyle yâd edilen insanın iradesi, eşyanın vücudunun gerçekleşmesine sebep kılınmıştır. Cenab-ı Hak, mutlak hâkimiyetinin izzet ve azameti gereği, kulun o zayıf cüz'î iradesini, küllî iradesinin ilgilenmesine, taallûkuna âdeta bir şart kılmış. İşte bu noktadan denilebilir ki, kul olur olmaz şeyleri söylememeli, ihtimal ki kader olur! Zira küllî irade sahibi Allah manen der: "Ey kulum, tercihinle hangi şeyi istersen, seni ona ulaştırırım.