Dört pencereden iki bakış açısı (3)

Önceki bölümlerde dört pencereyi ve onlara bakış açılarını anlattık. Şimdi Risale-i Nur'dan, bu kavramların işlendiği denizden bir iki damla nev'inden örnek metinlerle çalışmamızı nakledelim.Cüz, küll meselesi Önce kısa bir tanımlamayı nakille yapıyoruz: Cüz, parça, küll bütün. Cüz ile küll arasındaki münasebet cüz'î ile küllî arasındaki gibi değildir. Bu kavramlarda "Parça-bütün ilişkisi hâkimdir, parça ile bütün arasında bağ zayıftır. Küll, bütündür, cüz ise bütünün bir parçasıdır. Cüz, küllün bütün özelliklerinden sadece bir tanesini üzerinde barındırır. Meselâ; kuş bir küll'dür, yani bütündür, kanat ise bu küll'ün bir parçasıdır. Kuş denilince bütün aza ve özellikleri akla gelir; ama kanat denildiği zaman, sadece kanat ve kendine mahsus özelliği akla gelir."1 Cüzlerden meydana gelen küllün vaziyetini şu ifadelerle daha iyi anlarız inşaallah: "Bir şeyin hüsün ve cemâli, o şeyin mecmuunda görünür. Cüzlere ayrıldığı vakit, mecmuunda görünen hüsün ve cemâl, parçalarında görünmez. O şeyin umumunda tezahür eden nakış ve güzellik, her bir kısmında aranmaz."2 O hâlde hakiki manada tecelli ve güzellik o şeyi meydana getiren cüzlerin intizamla bir araya gelmesiyle mümkün olacaktır. Doğrusu o bir tek cüzde, küllden bir özellik vardır ama küllü anlatmaya yeterli değildir. "Bir küll ne şeye muhtaç ise cüz'ü de o şeye muhtaçtır. Meselâ, bir şecerenin meydana gelmesi için ne lâzım ise, bir semerenin vücuduna da lâzımdır. Öyle ise, semerenin hâlıkı, şecerenin de hâlıkı o oluyor. Hatta, arzın ve şecere-i hilkatin de hâlıkı, o hâlık olacaktır. "3 Cümle gayet açık. Bir bütün nelere muhtaç ise onu meydana getiren parçası da ona muhtaçtır. Ağacın meydana gelmesi için gerekli olanlar meyvenin de vücuduna lâzımdır. Bu bakış açısından şu mantık mümkündür: O meyveyi yaratan elbette ağacı da yaratan olacaktır. Bu