Delice

Yani akıllıca değil.

Düşünülmeden yapılan davranış, ölçülüp biçilmeden yapılan iş, önü sonu hesaplanmadan söylenen söz, olması gerektiği yerde olmayıp, çıkmaması gereken yerde çıkan her ne ise delice nitelemesinden kurtulamaz. Duygu ve kaygının dengesiz kullanımı da insanı delice hareketlere sevk eder. Ağacın delicesi, aşılanarak faydalı hâle getirilirken; söz ve fiilin delicesinin de terbiye edilerek hayırlı hâle getirilmesi mümkündür.

Söz ağaçtan açılmışken şu ifadeleri burada paylaşmanın akıllıca olacağını ümid ediyoruz şöyle ki: Zeytin ağacının delice filizlerini budamada gecikmiştim. Koca bahçede yalnızım, uzaktan sadece köpek sesleri var ve gün ikindiye devrildi, bahçenin sonu görünmez olurken, yerdekileri de açıkça fark etmek mümkün değildi. Topladığım delice filizler biraz fazlaca olduğu gibi dağınıktı da. Kucaklayıp, istif yaptığım yere götürürken nefes nefese kaldığım esnada belime bir şeyin dokunduğunu hissettim. Her adımımda artan bir baskı ile vehmimi tahrik etti. Uzaktaki köpek sesleri bile kesilmiş, kuşlar cıvıldamaz olmuşlardı. Birkaç adım kalmıştı elimdekileri bırakmaya ama belimdeki, dokunarak vehmimi tahrik eden şeyin kesilen dallar arasında sıkışıp kalan irice bir tarla faresi mi diye daha demeden hepsini hızlıca yere bırakınca, belime baskı yapanın kıvrılan bir zeytin dalı olduğunu gördüm. Aynı zamanda da gözüm kolumdaki kılların da delicesine diken diken olduğuna kaymıştı.

Vehmimim delice sarf edilmesi sadece bununla kalmadı elbette.

İkindinin son ışıkları her şeyi farklı gösteriyor, demiştik ya, işte o vaktin birinde ağaç sırasının arasındaki geniş boşlukta, yerdeki şey dikkatimi çekmişti. Bir önceki delice taşımamda bir şeye benzetememiştim doğrusu. Bu defa daha dikkatli bakınca uzaktan kafasını yukarı kaldırmış yılana benzettim, delicesine. Aklım başıma geldiğinde ise soğuk soğuk güldüm kendime. Olmayan bir şeyin mevcut kabul edilerek ona hayat rengi vermek, kapıya gelen dâvetsizi misafir etmektir. Vesvese ya da vehme ehemmiyet verildiğinde büyüdüğü, verilmediğinde ise küçüldüğü, tecrübe edilen bir hakikattir. Üzerine düşülür, tahrik edilerek delicesine kullanılırsa korkuya, saplantıya ve obsesif bir vakıaya dönüşebilir.