Aklıma yatmıyor!

Telefonun ucundaki dostum endişe dolu hissiyatıyla anlatıyor:Din Kültürü öğretmenleri zümre toplantısı sonrasında ikisi bir araya gelerek biri diğerine "Aklıma yatmıyor", der. Daha sonra bu öğretmen Ramazan ayında diğer öğretmen arkadaşlarıyla beraber öğlen yemeği yerler. Günümüz insanının ve özellikle yıllarca ilahiyat eğitimi alan bir öğretmenin "aklıma yatmıyor" itirafı, gelinen noktanın tesbitinde çok acı bir hakikat olarak içimizi acıtıyor. "Aklıma yatmıyor ama derse girdiğimde öğrencilerime, inanıyormuş gibi anlatıyorum.", ifadesi, eğitilmesi için ellerine teslim ettiğimiz evlâdlarımızın istikbali için endişe verici bir vaziyettir ve esasen bir sonuçtur. Sorularla çalınan gençliğimiz, şimdilerde tereddütleri yaşıyor. Vaktiyle, onların dem ve damarlarının kaynadığı, fikirlerinin uyanıp muknî cevaplar aradığı zamanda alınamayan cevaplar, yetersiz izahlar ve bir de mahallî baskılarla sindirilen, baskılanan hak hakikat arayışları neticesiz kalır. Sonra o günün genci bugün kalkar, öğrencilerine "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi" dersini verir ama ne yazık ki aklına yatmamasına rağmen. Bir şeyler ters gitti. Pantolon cekete uyum sağlamadı. Temelleri yıpratılan binanın duvarları süslendi ama nafile olduğu sonradan anlaşıldı. Otobanlardaki son model arabalar insanımızı aldı götürdü ama kimliği mazide kaldı. Teknoloji ilerlerken, ruh geriledi. Köklerinin çürütülmesine çabalanan ağacın kurumaması için dal ve yaprakları çikolata kaplı zehirlerle ilaçlandı, yabanî çeliklerle aşılandı ama tutmadı. Rahmetli Selahattin Akyıl anlatmıştı: Van'da hocanın biri, vaazında kader konusunundan bahsederken bir hususu hatalı nakleder. Vaaz sonunda hoca ile baş başa görüşür ve Bediüzzaman Said Nursi'nin Kader Risalesi'nden naklederek vaazda bahsedilen konuyu anlatır. Akyıl'ın konuşmasını dinleyen hoca, nihayetinde "Ben şimdiye kadar bu meseleyi anladığımı zannediyordum ama şimdi anlamamış olduğumu öğrendim. Allah senden razı olsun ki ahirete kader konusunda hatalı bir itikad ile gitmeme mâni oldun, tashihine