Zor zamanda var-olmak

Dünyanın her bir köşesinde yönetimlerin kendilerine karşı tehdit unsuru olarak gördükleri her şeye karşı müsamahasızlıkları çıplak gözle görülecek hale gelmiştir. Elbette yönetim biçimleri bu müsamahasızlığın sancılarının şiddetinin düzeyini belirliyor. Son zamanlarda bu şiddet biçimlerinin her seviyede örneklerini sıklıkla gördük. Bu görüntülerin en önemlilerinden birisini de maalesef ülkemizde görmekteyiz. Özellikle seçim atmosferinin ortaya çıkmasıyla başlayan ve bütün seçim sürecinde devam eden bu baskı ve müsamahasızlığın artık normal zamanlara da sirayet ettiğini hatta yeni normal haline geldiğini ifade edebiliriz. Nitekim hiçbir farklı sese, renge, dokuya nefes alma, yaşama hakkı tanımayacak kadar ceberut yaklaşımlar sergilenmektedir. Ve bu tavrı sergileyenlerin son derece özgüvenli olmaları ve bu tavrın sergilendiği kimselerin ise hiçbir korunağının olmaması oldukça dikkat çekicidir. Ve bu gidişat her boyutta keyfiyet arz etmektedir. pushfn('ads'); Bu uygulamaları sadece güvenlikçi bir politik yaklaşımın neticesinde ortaya çıktığını ifade etmek oldukça eksik bir yaklaşım olur. Çünkü kullanılan enstrümanların hepsi hem farklılıkları sindirmeye ve korku iklimi oluşturmaya hem de kemik muhatap kitlenin korkularını harekete geçirerek onları gerçeklikten koparmaya ve de onlara yeni bir gerçeklik vererek onların öncelik sıralamalarının değişmesine sebep teşkil etmesi amaçlanmaktadır. Nitekim muhatap olarak alınan ve toplumun bütününden ayrıştırılan bir kesimi, ikballerinin ikamesine vesile kılmaktadırlar. Bunu yaparken iktidar edenler, aslında muhafazakâr kimliklerinin de bir bakıma gereğini yerini getirmektedirler. Ne yazık ki bunu yaparlarken kullandıkları dil ve kültürel öğeler genellikle İslami düşüncenin argümanlarından seçilerek yapılmaktadır. Hatta kendilerini son dönemde bununla özdeşleştirmekten de geri durmamaktadırlar. Gerçi yirmi yıllık ömürleri boyunca bunu kullanmaktan ve popülizmden vaz geçmediler ve aynı zamanda yaptıkları bütün olumsuzlukların sorumluluğunu hiç almadılar. Lakin bu sorumlulukların hepsini İslam dinine, Müslümanlara ve Müslümanca düşünenlerin ve de onların siyaset etme kabiliyetlerinin üzerine yıktılar. Böylelikle de kendilerine güvenli bir kaçış alanı oluşturdular. pushfn('ads'); Burada işin tuhaf ve sorunlu tarafını oluşturan durum ise Müslümanca düşünceye sahip ve bununla siyaset etme imkânına erişmiş kitlenin de bu muhafazakâr kaosu olduğu gibi sahiplenme talihsizliğine düşmüş olmalarıdır. Bu noktada Millî Görüş Hareketi ( SAADET PARTİSİ) bütün bu kafa karışıklığının dışında kalmayı becerirken özellikle iktidara yakınlaşan STK'lar ve kamuda görevli birtakım müntesiplerinin kendilerini konumlandıramama problemleri nedeniyle bu kaostan az da olsa nasiplenmişlerdir. Bu konuda iktidara yakın hissetme hastalığı nedeniyle sanki geçmişten gelen