Zamanın ara yüzü

Bugünün insanı her şeye mecburiyeti oranında bir bağ ile bağlanmış gibi, mecburiyeti ne kadar azalıyorsa bağı da o kadar azalıyor. İnsanlar çoğunlukla bu bağları çözüldükçe savunmasız kalıyor, çaresizliğe düşüyor ve sarsıntılar yaşıyor. Sarsıntı, aslında modern zamanların en baskın unsurudur. Evde, işte, sokaklarda, yalnızken ve de kalabalıklar içerisinde sürekli karşı karşıya kalınan sarsıntılar insanın varolma çabasında önemli faktörlerden biri haline geliyor. Sarsıntıların üstesinden gelebilenler, görmezden gelenler veya sarsıntılara dayanamayıp sarsılıp gidenler, kaybolanlar hep birden aynı şeyi ifade ediyorlar. Bu zamanın alâmetifarikası bu sarsıntıların kanıksanması ve normalleşme hızının oldukça fazla olmasıdır. Bu kadar hızlı olmasında elbette ki gelişen teknolojinin katkısı yadsınamayacak kadar fazladır. Onun için artık sokakta, trafikte ya da ekranlarda, yayınlarda ortaya çıkan değişimler ve onların hızları insanların algılama ve anlama becerilerini azaltırken bir diğer yandan da herkesi bir başına bırakarak adeta bütün bağlarını koparıyor. Gerçek manada zaten bağlarından sıyrılmış insanın modern anlamıyla mecburiyetlerin bağladığı birtakım bağlardan sıyrılma karmaşası da anlaşılabilir bir yere kadar. Ancak hayat çok kısa ve bir taraftan mecburi bağlar diğer taraftan hiçbir şeye bağlanamama telaşı ve insanların mecburiyetlerinden çözülmeleri de bu dağınıklığın bir göstergesidir. Bir bakıma insanın ömrü sık sık kesintiye uğrayarak yol alıyor. Haliyle bu sarsıntılardan daha az etkilenmek için müracaat edilen güç ilişkileri de insanı sahil-i selamet bir noktaya eriştirmiyor. pushfn('ads'); Belki de bu yüzden hakikatli bir zemin bulunamıyor. Zamanın ortaya çıkardığı her şeyin anlık etkileşimi ve bu her etkileşimde bir temsilin bir anda herkese ve de her yere ulaşmasının ortaya çıkardığı çılgın iştah, tatminsizlik; derhal eskimeye yüz tutması, çok hızlı unutulması da tuhaf bir hafızasızlığı ortaya çıkartıyor. Sürekli aynı yerlerden yanılgılar, hataların benzer şekilde tekrarları ve her önemli ve de kıymetli şeylerin değerlerini, tanınırlıklarını kaybetmelerine neden oluyor. İzlerini kaybetmiş bir zihin neyi hatırlayabilir ki Hatırlamak için yine başka bir araca gereksinim duyan modern zaman insanları için her şey bir intikam aracına dönüşebiliyor. Her şeyin kaydedildiği nedametin kendiliğinden gelmediği adeta bir linç ile