Mevzi değil, menzil

Agâh olma kabiliyetinin yittiği noktada akıl yürütmemizin sekteye uğradığı, asıl sorunun ne olduğunu göremeyecek kadar mantıklı düşünme biçiminin rayından çıktığı ve bir şekilde aklın çelindiği zamanların içerisinden geçip gitmekteyiz. Sanki her gün yapıp ettiklerimizin peşinden sürüklendiğimiz her şeyin doğrusunu yapıyormuş gibi hislerin; yapma-etme-eyleme biçimlerimizi bozduğunu fark etmeden, kendi önümüze hiç bakmadan, sürekli hatalı birlerinin arandığı ve genellikle bulunduğu bu zamanda anlam kayboluyor. Çoğu zaman anlamadığımız ve bu yüzden de bize siyasi atmosferin dayattığı her ne varsa onun esiri olduğumuz ve giderek bünyeyi hasta ettiğimiz bir noktadayız. Onun içindir ki bize verilen oyuncaklarla baştan çıktığımız, önümüze koyulan korku bariyerlerine takılıp; neyin, nereye vardığını görmemek için her şeyi yakıp, yıkıp kül ettiğimiz bir yerdeyiz. Meselelerin içerisinde suçlu olan hep başkalarıdır, onun için başkalarını dinlemeyi zül sayan, kibirli, hamasi ve hep haklı bir dille konuşuyormuş gibi yapmakta bir beis görmeden yapılan işlerin doğru bir noktaya çıkacağı zehabı en çok böylesi muvazenesiz kalınan dönemlerde ortaya çıkıyor. Onun için hiç kimse muhatabına seslenme derdi taşımıyor. Bundan da daha kötüsü, muhatabının olup olmamasını bile umursamıyor. Bu nedenle de ne hesap verebilmeyi ne de bir hedefe kilitlenmek becerilemiyor, sadece her şeyi kendine yontacak bir mekanizmayı işletip durmakla yetiniliyor. pushfn('ads'); Bildik hazır reçetelerle, kesinliklerle, dilde donmuş düşünce bile içermeyen sloganlarla avunup duruluyor. Bu avuntunun kimin değirmenine su taşıdığını göremeyecek kadar kendine kilitlenmiş yapıların çözüm için bir adım atması mümkün değildir. Onun için her geçen gün topluca ataletin kollarına düşülüyor. Enerjiler boşa tüketilip, zaman ve insan israfı yapılıyor. Kardeşlik yerine düşmanlıklar besleniyor. Saygı ve sevginin yerini nefret ve kabalık hatta daha da ötesi hoyratça tutumlar alıyor. Peki ne için bütün bunlar Mevcut gidişatın içerisinde hedefe kilitlenip tek vücut hareket edememek bir fikri farklılıktan dolayı mı, yoksa başka sebepler mi var Şayet bir fikri, zihni süreç olsa kavramlar, kaideler olur ve de bir üslup olurdu. Oysa bunların hiçbirisine rastlamadan sadece mevzilenmeye yönelik adımlara tanıklık ediyoruz. İşte bu durumda iyi niyet ve mâkûliyet aramak beyhude bir çabadan başka bir anlam taşımıyor. Önceden hareketin ivmesini kırmak için 'prensler' bulunur onların etrafında bir döngü oluşturulurdu. Böylelikle hareketin ivmelenmelerinin önüne geçilir, süreçler hep düzenin lehine işletilirdi. pushfn('ads'); Demek ki artık bundan vazgeçilmiş ki, yeni bir yöntem ile karşı karşıyayız. Her bir kurumun bir tarafa çektiği ambara darı girmesini bir yana bırakın, ambardaki