Gözünü kapat ve gör

Terry Eagleton, İyimser Olmayan Umut'ta şöyle bir tarif yapıyor; "İnanç, umut ve yardımseverlik: Teolojik olarak nitelendirilen bu üç erdem, anlamından saparak yozlaşabilir. İnanç bönlüğe, yardımseverlik aşırı duygusallığa ve umut kandırmaya kayar." Bu tasnif üç aşağı beş yukarı birçok konuda yardımcı olabilir. Bugün her geçen gün giderek bir histeri halinde kendini yeniden çelişkinin içine bırakan muhafazakâr toplum ve onlara yön veren zihniyetlerin temsilcileri adeta toplumu bir açmazın içerisine doğru sürüklemektedirler. Muhafazakâr sağcı iktidar ve onun gönüllü destekleyicilerinin kullandıkları dil ve yapıp ettikleri de gösteriyor ki artık onların toplumla hiçbir bağı kalmamıştır. Toplumun faydasına olabilecek hiçbir niyet, düşünce ve eylemleri bulunmamaktadır. Bütün veriler, alınan kararlar, sergilenen davranışlar bunu açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Atılan ekonomik-sosyal bütün adımlar sadece bir avuç mutlu ve besili topluluğun keyfiyetini korumak ve daha da büyütmek için atılmaktadır. Ne yazık ki kullandıkları dil ve bazı yürütücü kadroların geçmişteki çizgileri nedeniyle toplumun en hassas çizgileri (milli ve manevi değerleri) üzerinde fütursuzca dans ederek onları bir şekilde istismar etmektedirler. İşin acı tarafı onlar madden ve manen kaybettirseler de duygusal olarak onlar, iktidarın ayakta kalabilmesi için bütün bedenlerini siper etmiş olmaları da onlara bu rahatlığı ve keyfiyeti sağlıyor. pushfn('ads'); Aslında Eagleton ile devam edersek meramımız biraz daha netleşir. "İnsanda ahlaken kuşku uyandıran abartılı iyimserlik biçimleri vardır. Bunlardan biri, iyiye vesile olacağı gerekçesiyle kötülüğü meşru gösterme çabasındaki teodise"den bahseder. Bu bahis bugün kendini dindar olarak tanımlayan ya da cami cemaati denen toplulukların başındaki beladır. Bu bela sebebiyle daha doğru düzgün neyin lehine neyin aleyhine geliştiğine bakmaksızın sadece öğrenilmiş ezberler üzerinden bir çaresizlik ve kabullenmiştik içerisindedirler. Acı tarafı bu durumun hiçbir menfaati olmadan sadece hamasi söylemlerin avuntusu ve boş bir umut ile birleşen kuruntu içinde olmalarıdır. Galiba bu tutarsız ilişkide Bauman'ın tarif ettiği durum yaşanıyor; "Bir ilişkiye başlamak iki kişinin rızasını gerektirir. Bitirmekse sadece bir tanesinin. Sonuç olarak, iki ortak da daima diğeri tarafından terk edilmekten, modası geçmiş bir ceket gibi kenara atılmaktan korkarak yaşamaktadır." Sanki mevcut yönetim giderse kenara atılmış gibi kendini algılıyor. Oysa bu iktidar ilk yola çıktığı andan itibaren onun sadece oyunu alarak onu zemin olarak kullanarak bugünlere geldi. Sadece ihtiyaç anında