Bedelsizlik

Her şeyin bir bedeli vardır. Bu bedel, sorumluluk duygusunu güçlendirdiği gibi yapılan işlerin hesabını verebilmeyi de gerektirir. İnsanın bu dünyadaki hayatı da bir bedel içerir. Siyasi hareketlerin en önemli özelliklerinden biri de her işin, her davranışın, her sözün bir bedel gerektirdiği bilincinin varlığıdır. Hareketlerin sürekli dinamik ve kendini geliştirmesi de bu nedenledir. Nitekim bir siyasi hareket 'bedel'sizlik sürecine doğru ilerliyorsa ilk önce hadsizlik, sonra gerilemeye ve çözülmeye nihayetinde küçülmeye ve de dar bir çerçevede çatışmalara neden olur. Bu sebepledir ki hadsizliğin yaygınlaştığı, herkesin kendi meşrebince bir role büründüğü ve hiç kimsenin mesuliyetinin gerektirdiği sorumluluğu taşıyamadığı yıkıcı bir hâl ile karşılaşılır ve bu durum her şeyin üzerine sis gibi çöker. pushfn('ads'); Böylesi sisli zamanlarda ağzı karanlık kimselerin ortaya sürdüğü her şey dalga dalga yayılır ve zamanla bir gerçekmiş gibi kabul görür. Bütünlük kaybolur. Kişiler arasında ülfet kalmadığı gibi saygı da kalmaz ve hepsinden öte hep birlikte saygınlığın ve kıymetli olmanın da bir önemi kalmaz. Binaenaleyh böylesi bir ortamın hâkim olduğu yerden bir bereket de hâsıl olmaz. Başka bir şey de beklenemez. Böyle bir beklentisizlik içerisinde bu tipler sadece mecburiyetler ve mahcubiyetler içerisinde çeşitli bağlar ile birbirine bağlanmışlardır. Ara ara hareket kımıldamaya çalıştıkça çeşitli ön alma çabaları ile bu kıpırdamayı bile boğmaya çalışırlar. Bu tarz durumlarda bağlar çözüldükçe ne kadar yetersiz ve ne kadar çıkar odaklı oldukları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla mecburiyet bağları insan olarak birbirimize kötülük yapmamızdan da öte hareketin bütün hareket alanlarına sirayet edip, kötülüklerin de başlangıcı ve habercisi olur. Böylesi bir dönemde sosyal ilişkiler, bir bozuk makinenin çıkardığı sesler gibi, arızalar ile yürüyüp gider. Nitekim bu kirli seslerin