Seçimlerin ertelenmesi pazarlıkları başladı

Ak Parti diyor ki seçimleri Mayıs ayında yapalım, "Millet İttifakı" eski seçim kanunu uygulanması şartıyla evet, değilse seçimler tam zamanında yani Haziran'da yapılsın istiyor.Haziran'da seçim yapılması "Millet İttifakı"nın yararına mı yoksa zararına mı bilinmez; bilinen, Ak Parti Mayıs'ı teklif ettiğine göre, Haziran'da ısrar etmek, siyaseten ve muhtemelen daha makul gibi duruyor.Sayın Bülent Arınç "seçim ertelenmelidir ertelenmezse kaos çıkar" diye ortaya bomba etkisi yaratan bir fikir atınca, "Millet İttifakı"nın bütün bileşenleri, öfke ve kızgınlıkla, bu teklifi derhal reddettiler.Bu hükümete o kadar kızgınlar ki, bir gün daha iktidarda kalmasına gerçekten tahammülleri kalmamış.Gerçi seçimi, kazanacaklarına dair ellerinde kesin hiçbir veri yok ve seçimleri kaybetmeleri halinde, bir B planları da yok. En azından bazı partiler, Kılıçdaroğlu'nun adaylığı durumunda seçimi kaybedebileceklerini düşünüyorlar fakat bir B planları yok.Öyle görünüyor ki, öfke ve kızgınlık itidal ve sabır kalkanını eritmiş.Sonra Ak Parti yetkilileri "Bülent Bey partimizin yetkilisi değil, öne sürdüğü fikirleri de paylaşmıyoruz" mealinde bir açıklama yaptılar. Hatta bırakın seçimleri ertelemeyi "Mayıs Ayında Seçim" tekliflerini, bir daha tekrarladılar.Ortalık duruldu, sinirler yatıştı.Bana sorarsanız, seçim konusundaki bu sessizlik ve sükûnet çok aldatıcı.Bülent Bey'in "kaos kaygısı"nı ben de paylaşıyorum.Hatta seçimlerin zamanında yapılmasını "Millet İttifakı"nın aleyhine olduğunu düşünüyorum.Malum, parlamenter bir sistemi benimsediğim ve istediğim için Millet İttifakını da destekliyorum. "Millet İttifakı"nın bileşenleri o kadar çok kızgın ve öfkeliler ki, hükümet çevrelerinden gelen ve menfaatlerine uygun olabilecek teklifleri bile soğukkanlılıkla değerlendiremiyorlar, galiba.Benim bu "kötüye gidişi durdurmam lazım" dedim kendi kendime.Hızla harekete geçmeye karar verdim.Derhal altı partinin altısını da arayıp "Bülent Bey'le seçimlerin ertelenmesini müzakere ve şartları pazarlık etmek için yetki" istedim.Bütün partiler beni tanımadıklarını ve bana, hiçbir yetki vermeyeceklerini söylediler.Yılmadım.Ben de Bülent Bey'i aradım ve sordum: Sayın Arınç, Cumhur İttifakı size, seçimlerin ertelenmesini müzakere ve şartları pazarlık etmek konusunda yetki verdi miBülent Bey: Hayır vermediler, ben seçimlerin ertelenmesi fikrini kendi adıma savunuyorum, dedi.Harika, "Millet İttifakı"nın üyeleri de bana müzakere ve pazarlık yetkisi vermediler, dedim.Devamla, acaba "iki yetkisiz kişi" olarak, oturup "seçimlerin ertelenmesini müzakere ve erteleme şartlarını pazarlık" edebilir miyiz, diye sordum.Bülent Bey bu teklifime çok sevindi."Sizi tanımıyorum fakat günlerdir sizin gibi birinin beni aramasını bekliyordum çünkü röportaj vermekten sıkıldım. Artık müzakere yapmak istiyorum dedi ve ekledi derhal bir araya gelip görüşmelere başlamamız şart" dedi.Teklifimin bu kadar hızla ve coşkuyla kabul edilmesi göğsümü şişirdi fakat belli etmedim.Ertesi gün, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir mekânda buluştuk.Tanışma faslı ve hoşbeşten sonra ilk soruyu ben sordum.Seçimlerin ertelenmemesini niçin kaos olarak değerlendiriyorsunuzKesin olarak evi yıkılmış ya da yıkılacak 600.000 aile var. Bu ailelerin 2,5 milyon sakininin ne durumda ve nerede olduğunu bilen var mı, diye sordu.Yoktur ve olamaz dedim.İlaveten az hasarlı 1,5 milyon dairenin 6 milyon sakini ile hasarsız olduğu halde evine girmeye korkan milyonlarca insanın durumunu bilen var mıPsikolojik ve ekonomik durumunu mu kast ediyorsunuz diye sordum.Evet, dedi ve yeni bir soru sordu. Evi sağlam olduğu halde bölgeyi terk eden insanlar nerede ve ne durumda bilen var mıYok, anlamında dudak büktüm.Bülent Bey çok haklıydı, bir tek seçmenin bile önemli olduğu bir kader seçiminde, milyonlarca seçmenin akıbeti bilinmeden seçim yapmak ne kadar isabetli ve doğrudur emin değilim.Müsaade ederseniz devam edeyim dedi. Sustum, doğrusu zaten konuşmuyordum.Böyle bir ortamda seçimi kaybeden taraf, kim olursa olsun yenilgiyi kabullenir mi İşte gerçek soru bu, diye düşündüm. Kısa süreliğine ikimiz de sustuk.Kabullenmezse, ona haksız diyebilir miyiz"Evet, seçim sonuçlarını her hal ve şart altında itirazsız kabul edeceğiz diyen bir parti var mı acaba" diye bir soru geçti aklımdan fakat cevap veremedim.Dinlemeye devam ettim.Çünkü Bülent Bey sanki sorularıma cevap vermiyor aklımın içindekileri okuyordu.Şimdi Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bölgeye gidecek ve durumu görecek, sonra da böyle bir ortamda adil ve kapsayıcı bir seçim yapamam, derse, kim ne diyebilirSeçim sıhhati ve güvenliği bakımından asgari şartlar oluşmadığı için seçim yapılamaz bana en az altı ay ek süre vermelisiniz diye görevi TBMM'ye iade ederse ne olacakBen susuyorum çünkü Bülent Bey, sanki ikimiz adına birden konuşuyor.Efendim "yapamıyorsa istifa etsin", yapabilen gelir iyi ve makul bir cevap değildir; ya gerçekten YSK hâkimlerinin tamamı istifa edip yenileri seçilirse ve onlarda hayır bu seçimi bu kadar kısa sürede yapamayız derse ne olacakAcaba Sayın Cumhurbaşkanı YSK'nın böyle diyeceğini bildiği için mi basın toplantılarında birkaç kez "bana bir yıl süre tanıyın, bölgeyi ayağa kaldırayım" mealinde sözler söylüyor, diye sordum.Bunu bilemiyorum, dedi.Tayyip Bey'in ek bir yıl süre alarak yeniden inşa faaliyetlerine girişmek ve bu sayede milletin takdirini alarak tekrar seçimi kazanmak istediği çok açık. Bu durumda Millet İttifakı, niçin seçimleri ertelemeye razı olsun, diye sordum.Seçimlerin ertelenmesi bir tercih değil, bir zorunluluktur, dedi ve devam etti.Ya şaibeli bir seçim ya da geç fakat usulüne uygun adil bir seçim tercihiyle karşı karşıyayız dedi.Haklıydı, fakat pazarlıkta elim zayıflamasın diye belli etmedim.Devam etti: Eğer sizinkiler, (yani Millet İttifakı) bu milletin Tayyip Bey'i, yirmi yıllık performansına göre değil de önümüzdeki bir yıllık performansına bakarak karar vereceğini düşünüyorlarsaİçeri çaycı girdi, sustuk.Seçimlerin mevcut haliyle ertelenmesinin hükümetin yararına olacağı çok açık. Millet İttifakı mevcut teklifi ne pahasına olursa olsun reddedecektir, dedim. Eminim onların yerine siz olsanız, siz de reddederdiniz.Araya girecekti, bitireyim lütfen dedim; sustu, dinliyorum der gibi beklemeye başladı.Millet İttifakı kendisine hiç yarar sağlamayacak bir teklifi görüşmez bile fakat sizin gibi adaletli ve bilge bir insanın teklifine de kolay kolay hayır demek istemez, dedim.Teşekkür etti. Böylece birinci onayı almıştım.Eğer seçim ertelenecekse, bu, hiçbir tarafa menfaat veya yarar sağlamamalı, yani ertelemenin sonuçları nötr olmalı.Haklısınız dedi. Bu da ikinci onay.Hiçbir kesime zarar da vermemeli.Kesinlikle, dedi. (Müzakereye başlamadan evvel üç onay almak başarının anahtarıdır demişti müzakere hocam)Bilmenizi isterim ki, gerekçelerinizin çoğu bana da makul geliyor. Hatta seçimlerin gelecek yıl yapılacak mahalli idareler seçimiyle beraber yapılmasına bile itiraz etmeyebilirim, eğer yutkundum.Yüzünde hayret ifadesiyle, teşekkür ederim, devam edin lütfen dedi.Bu kadar olumlu geri bildirimden cesaret alarak sordum.Müsaade ederseniz pazarlıklara başlayabilir miyizKafasını sallayarak izin verdi.Malum Sayın Cumhurbaşkanının görev süresi 24 Haziran'da doluyor. Görev süresi dolduktan sonra görevine devam etmemesi adil bir anlaşmanın ilk olgusu gibi gözüküyor.Mecliste en çok üyeye sahip olduğu için, Ak Parti'nin dominant olabileceği "milli bir koalisyon hükümeti" adil bir seçenek olarak ortaya çıkıyor, dedim.Çok şaşırdı. Böyle bir teklif beklemediğine eminim.Sayın Cumhurbaşkanı çok yoruldu. Milli Koalisyonda görev almamasını istiyoruz. Aynı zamanda diğer partilerin liderleri de milli koalisyonda yer almayacak. Örnek olarak söylüyorum, TBMM Başkanı ya da Numan Kurtulmuş'u, Milli Koalisyonun Başkanı olarak, her iki ittifakın oylarıyla seçilebilir.Fakat Ak Parti razı olursa bizim ilk tercihimiz sizsiniz, dedim.Muhtemelen, beklemediği bu öneri karşısında zaman kazanmak için devam edin lütfen dedi.Cumhur İttifakını temsilen, Başkanın biri Ak Partiden ve diğeri de MHP'den olmak üzere