Orta Doğu'dan Türkiye'ye coğrafya birliği sekteye uğratılmamalı!

Hafta başından beri seyahatte bulunduğum Suudi Arabistan'dan dün döndüm. Bu ziyaretle beraber bu yıl neredeyse tüm körfez ülkelerini en az bir kez ziyaret etmiş oldum.Seçim öncesi ve seçim sonrası gerçekleşen haliyle Türkiye'ye bakış açılarını gözlemleme imkânım oldu. Resmi bir görevimiz olmaması nedeniyle samimi ve teknik görüşmeler gerçekleştirme imkânı bulduk. İş adamı, STK üyesi, teorisyen-akademisyen, basın mensubu birçok kesim ile bir araya gelebildik.Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, Erdoğan'lı Türkiye için seçim öncesi dualar ve fikri desteklerin çığ gibi olduğu bir süreç vardı. Bu teveccüh, muhabbet halen yoğun şekilde devam ediyor. Ancak Türkiye'de en son bir ilimizde gerçekleştirilen olay gibi Türk Arap düşmanlığı meydana getirilmeye çalışılacak vakıa çıkarılma ihtimali çok yüksek zira her iki toplumdan da bu kadar büyük toplumsal desteği, muhabbetti sekteye uğratmak isteyecek bir Batı var, her yolu deneyeceklerdir.Bizim petrolümüz turizm olmasına rağmen, Avrupalıların seyahat başı harcamalarının 3 katı fazla harcama yapmalarına rağmen, Batılı turistleri baş tacı etmek ama Arapları uzaklaştırma-yerme çabaları bırak İslam'a inananları azıcık ulusal, milli veya yerel gelişim fikrini destekleyen her kesim için sorun olarak ifade edilmeli. Yeterince ediliyor mu Hayır edilmiyor.Ben 90'larda ticaret yapan bir kardeşinizim, hem de Laleli'de. O vakit Arapların ekonomiye, piyasaya, esnafa yaptıkları katkı aynı bu dönem gibi artışa geçmişti. Ancak, esnafın iş etiği dışında hareketleri, kamuoyunda düşürülen algı, Orta Doğu'nun ayaklarını ülkemizden çekmelerine sebep olmuştu. Ardından yıllarca gelmeyen Arap turistler için keşke böyle olmasaydı diye hayıflanan esnaf, iş adamı arkadaşlarımız vardı, bugün o günleri hatırlamamız lazım.Bugün süreç yine aynı ilerliyor! Bunu göremezsek aynı hataya düşeriz. İtibar, muhabbet kolay kazanılmıyor ancak kolay kaybediliyor.En son yaşanılan olayı irdelemek ve hatayı tekrarlamamak adına pozisyon almak lazım. Kuveytli kardeşimizin başında geçenler bilhassa Kuveyt'te olmak üzere tüm Körfez ülkelerinde sosyal medya aracılığı ile çok yankı buldu. Halen gittiğimizde ilk konu olarak Türkler Arapları istemiyor mu konusuna bu örnek verilerek soruluyor.Kısaca süreçte kendi fikrimi özetleyecek olursam; olayın içeriğine haklıya haksıza girmeden atılması gereken adım "Erdoğan" adımı olmalıydı! Erdoğan adımına göre kaymakam, aileyi ziyaret etmeli, sahip çıkıldığını göstermeli, hukuksal sürece elbette müdahale edilmeden ancak adalet içerisinde sürecin yürütüleceğine dair mesajlar verilmeliydi. Hatta ailenin çocuklarının başı valimizin eliyle okşanmalıydı.Neyse olan oldu ancak önemli operasyonları başarı ile yapan İçişleri Bakanımız Sn. Yerlikaya'nın bu olaydan hareketle vali ve kaymaklarına bir süreç yönetimi ve iletişim dersi vermesi gerekir. Ayrıca mutlaka her karakolda yabancı dil bilen en az bir polis memurunun olması zaruri şarttır, bunun için dil tazminatı ile personelin teşviki sağlanmalıdır.