Taşrada politik gerilim: 'Kurak Günler'

(UYARI: Yazıdaki yorumlar, hikâyenin gelişimi hakkında bazı ipuçları içerir.) Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde yapan, Antalya ve Ankara'da düzenlenen ulusal yarışmalarda önemli ödüller kazanan 'Kurak Günler' bugün gösterime giriyor. 'Tepenin Ardı' (2012), 'Abluka' (2015) ve 'Kız Kardeşler' (2019) filmleriyle tanıdığımız Emin Alper, yeni filminde hayali bir Anadolu kasabasındaki iktidar ilişkilerini mercek altına alıyor. Öncelikle çoğunluğun, azınlık üzerindeki baskısının anatomisini çıkardığı söylenebilir. Kasabadaki iktidar ilişkilerinin keşfine, yasaları ve devleti temsil eden bir savcı ile çıkmamız, kuşkusuz filmin en dikkat çekici yanı. Yeni atanan genç savcı Emre (Selahattin Paşalı), kasabaya gelir gelmez yasaları uygulama konusunda kararlı tutum sergileyeceğini gösterir. Kasabanın belediye başkanını ve onun temsil ettiği gücü, başlangıçta kendine karşı tehdit olarak algılamaz. Diş hekimi (Erdem Şenocak) ve avukat (Erol Babaoğlu) üzerinden kendine yaklaşmayı deneyen; sermayeyi, esnafı ve erkek çoğunluğu arkasına alan taşra erki ile uzlaşmaya yanaşmaz. Çünkü devleti ve yasaları temsil eden biri olarak kendine güvenir, sadece işine odaklanmak ister. Taşradaki iktidarın parçası olmayı reddeder. Emre'nin kasabanın genç kadın hâkimine (Selin Yeninci) güvendiğini sezeriz. İlk aşamada, Türkiye'de bugüne kadar onlarca masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan eğlence amaçlı, kontrolsüz silah kullanımına karşı çıkar. Ama avcılık ve silah, taşra erkinin alttan alta değil nerdeyse açıktan açığa desteklediği bir gelenektir. Çünkü silah taşrada gücün kimde olduğunun bir göstergesi gibidir Yeni savcının silah kullanımına göz yumması, idare etmesi istenir. Ondan istenen 'Böyle gelmiş böyle gider' sistemine uyum sağlamasıdır. Savcı Emre, kasabanın en önemli sorunu olan susuzluk ve kuraklığa en doğru çözümün bulunmasından yanadır. Belediye başkanının seçimlerden önce sunduğu tartışmalı plan ise tek alternatif olarak gösterilmektedir. Yerel basında belediye başkanına kadar uzanan yolsuzluk iddiaları konusunda da hiçbir şey yapmaması gerektiği ima edilir. Tanık olduğu olaylar üzerinden ayrımcılığa karşı çıkmaya ve zayıfları korumaya çalışır. Ama ayrımcılık ve zayıfları ezmenin, taşradaki erkek çoğunluğun vazgeçemediği gelenekler olduğunu keşfeder. Her şeye rağmen yasaların kendi yanında olduğunu hesap ederek elinden geleni yapmak ister. Uzlaşmayı reddettiği andan itibaren taşra iktidarının asıl hedefi haline geldiğinin farkında değildir. Komplo ve tuzaklara başvuran, linç kültüründen beslenen, sokak gücüne sahip güçlü bir ittifak vardır karşısında. Polisin onun emrinde olması bile bir noktadan sonra işe yaramaz. Genç ve muhalif gazeteciyle (Ekin Koç) kurduğu bağ, aleyhine kullanılır; eşcinsel olduğu söylenerek özel hayatıyla hedef gösterilir. Homofobinin altını çizen film, Emre'nin cinsel yönelimi konusunda imalarda bulunur ve kararı seyirciye bırakır. Hâkim, taşra iktidarıyla kurduğu 'realist' ilişki itibarıyla filmde anahtar bir karakter olarak çıkar karşımıza. Savcı Emre, belirli bir noktadan sonra devlet kimliğinden ayrışır. Finale doğru, kasaba yasaların işlevsiz hale geldiği ve bireylerin demokratik haklarının korunamadığı faşist devrim atmosferine doğru sürüklenirken genç Emre artık savcı değil sadece bireydir. Bu yanıyla, 'Kurak Günler'i politik gerilim örneği olarak görmek mümkün. Gerilim ağır basıyor çünkü Emin Alper, 'Kurak Günler'i savcı Emre'nin bakış açısından psikolojik bir kâbus olarak kurguluyor. Her şeyi onunla birlikte keşfediyor, karanlık bir düşün ortasında hissediyoruz kendimizi. Farelerin evde çıkardığı sesler ve Emre'nin bu soruna çözüm bulamaması, kasabadaki çaresizliğini ve çıkışsızlığını yansıtan bir metafor. Ana karakterin bakış açısını takip eden filmde Eytan İpeker ve Özcan Vardar'ın akıcı ve sağlam bir kurguya imza attıklarını belirtelim. Bazı filmler karakter değişimleri, bazı filmler ise karakterlerin yaptığı keşifler üzerine kuruludur. 'Kurak Günler', Emre'nin taşradaki sıradan faşizmi keşfetmesi üzerine Biz de onunla birlikte insanların yasalardan hiç korkmadığı, eğlence maksadıyla silahlarını ateşlediği, bireyin çoğunluk karşısında ezildiği bir yere düşüyoruz. Belediyenin su projesi ve yolsuzluk meselesi üzerinden modern kara filmin öncülerinden 'Chinatown'