'Kimyasal' gerilim: 'Spiderhead'

Başta distopyalar olmak üzere bilimkurgularda sıkça karşımıza çıkan konulardan biridir, hastalıkların tedavisi haricinde özel amaçlar için kullanılan kimyasal 'ilaçlar' Bu konuda, özellikle Stanislav Lem'in 1971'de yayımlanan 'Gelecekbilim Kongresi' adlı romanını ilham verici bulurum. 2018 yapımı 'Maniac' dizisinin de kayda değer olduğunu düşünürüm. İnsan zihni üzerindeki çeşitli etkileri olan kimyasallar gerçekten korkutucudur. Tam da bu nedenle yazarların ilgi alanına girer. En korkutucu yanları ise çok da hayal ürünü gibi durmamaları; geleceğe değil bugüne dair bir tehdit gibi görünmeleridir. 'Spiderhead', bu endişeyi tetiklemek istercesine bilimkurgudan ziyade günümüzde geçen bir hikâye izlenimi veriyor. George Saunders'in 2010'da The New Yorker dergisinde yayımlanan kısa öyküsünden Rhett Reese ve Paul Wernick'in filme uyarladığı 'Spiderhead', benzer kimyasalların insan denekler üzerindeki test aşamasına odaklanıyor. Açılış sahnesinde, insanları her şeye güldüren bir ilaç denemesine tanık oluyoruz. Saniyeler ilerledikçe deneğin basit espriler dışında son derece ağır ve trajik gerçeklere de gülebildiğini görüyoruz. Dolayısıyla, daha ilk sahneden 'ilacı alanın kontrolünü kaybettiği, ilacı verenin kontrolü ele geçirdiği' rahatsız edici bir yerde olduğumuzu anlıyoruz. Buna karşılık, film kahkahayla başlıyor. Supertramp grubunun 1970'lerden gelen şahane şarkısı 'The Logical Song' eşliğinde denizin üzerinden süzülen küçük uçağı seyrederken 'Spiderhead', ferah, aydınlık, sakinleştirici bir film izlenimi veriyor. Jeff'in (Miles Teller) huzur verici güzel manzaralar görerek mutlu olduğu sahnede de aynı his devam ediyor. Bir süre sonra, Spiderhead adlı cezaevinde olduğumuzu anladığımızda dahi bu his kaybolmuyor. Çünkü her mahkûmun lüks otelleri aratmayan odalarda kaldığı, özenle hazırlanan özel yemekler yediği bir yer burası. Aklımıza takılan ilk soru, tüm bu lüksün bedelinin gerçekte nasıl ödendiği veya ödeneceği Öte yandan, daha ilk anlardan itibaren rahatsız edici şeyler de var. Sözgelimi, tüm kimyasalların mahkûmların sırtına takılı cihazlar üzerinden uzaktan kumandayla direkt olarak bedene zerk edilmesi ve etkilerinin çok kısa sürede ortaya çıkması... Kimyasalların verilmesinden önce her mahkûmdan 'sözlü onay' alma ısrarı ise bize daha ilk anlardan sahte geliyor. Tam da buralarda, 'Spiderhead' hangi yönde gelişeceğini tahmin etmekte zorlanmadığımız filmlerden. Kimyasal madde testlerini gerçekleştiren Steve'in (Chris Hemsworth) tüm o güler yüzüne, cana yakın, sıcak ve anlayışlı tavrına karşı istediğini elde etme konusunda baskıcı biri olduğunu sezmek zor değil. 'Spiderhead'in tekinsizliğin giderek arttığı klostrofobik ve karanlık bir filme dönüşeceğini de hissediyoruz. Hikâyeyle ilgili asıl sorun, bir süre sonra 'gizli hedef'in veya 'sahnelenen oyun'un ne olduğunu merak etmeye başlamamız... Çünkü ideal hikâye örgüsünde gerçek sürpriz, filmin ummadığınız yönde gelişmesidir. Sürpriz, sürpriz beklemediğimiz anda gelir. Burada ise sürprizin ne olacağını merak ediyoruz. Sağlam bir karakter dramı olsa, açıkçası kendi adıma tüm bunları dert etmeyebilirdim. Ama karakterlerin çok ilgiye değer ve renkli olduklarını söylemem mümkün değil. Denek mahkûmlar Jeff ve Lizzy'nin (Jurnee Smollett) geçmiş hikâyeleri son bölümlere kadar bizden gizlendiği için her ikisi de açıkçası çok derinleşemeyen karakterler. İkisinin de bir kefaret sorunu olduğu belli. Steve'in neden onları seçtiğini hissediyoruz. Sonuçta, her istenileni yapmayacak karakterler. Hikâye örgüsü onların verdikleri kararlar üzerinden ilerliyor ama her seferinde ne yapacaklarını tahmin edebiliyoruz. Bir karakter değişimi yaşamıyorlar, sadece Steve'in önlerine çıkardığı zor sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar. Steve ise hedefine kilitlenmiş bir karakter. Mahkûmlara rol yaptığını, gizli bir gündeme göre hareket ettiğini hissetmek çok zor değil. Steve, yaptıkları nedeniyle çelişkiler yaşayan, kendini sorgulayan ve acı çeken biri olarak yazılsaydı, film belki başka bir seviyeye geçebilirdi. Ama Steve, Chris Hemsworth'un gösterdiği tüm çabaya rağmen dümdüz bir karakter. Mahkûmlara kibar davranması, şirinlik yapması, yaptığı işe tutkuyla bağlı olması, kendisinin de madde bağımlısı olması onu bir karakter olarak çok derinleştiremiyor. Bir karakteri derin kılan yaşadığı ikilemlerdir. Steve ise çelişkisiz biri. Test aşamasını sürdürdüğü kimyasalın kötü amaçlar için kullanılacağı bu kadar belliyken yanında çalışan Mark'a (Mark Paguio) ve Jeff'e dünyayı kurtarmak isteyen hayalci bir idealist gibi davranması hiç anlamlı değil. Orada kendini mi yoksa başka insanları mı kandırmak