'Çığlık' cephesinde yeni bir şey yok

'Çığlık 6' (Scream VI), 2022 yılının ocak ayında vizyona giren 'Çığlık 5'in (Scream) devamı niteliğini taşıyor ve serinin artık alametifarikasına dönüşen 'telefon konuşmasının peşinden gelen bıçaklı saldırı' ile açılıyor. Önceki filmlerde hep olduğu gibi serinin takipçileri için sürprizler içeren ve iki ayrı bölümden oluşan uzun bir açılış sekansı seyrediyoruz. İlk bölüm, türün ruhuna pek uymayan kalabalık bir New York restoranının barında başlıyor. Korku filmleri üzerine dersler veren Laura Crane (Samara Weaving), internet üzerinden tanıştığı erkekle buluşmanın hemen öncesinde telefonla konuşuyor. Serinin önceki filmlerini bilen seyirciler, korku türü üzerine isabetli yorumlar yapan akademisyenin başına neler geleceğinin elbette farkındalar. Malum, serideki katiller, korku sineması üzerine düşünen ve yorum yapanları hedef seçmekten zevk alırlar. Onlara göre 'teen-slasher' türü saf korkuyu temsil eder. Nitelikli korku filmlerinden ve entelektüel yaklaşımdan hoşlanmazlar. Tek ilgilendikleri, kurbanlarını öldürürken onların yüzünde gördükleri korku ve dehşettir. Seyircilerin de yorumlamasını değil, korkmasını isterler. Dolayısıyla, 'teen-slasher' filmlerini sevmeyenleri veya çok ciddiye almayanları cezalandırmayı severler. Tüm bunlardan ötürü, korku filmi kodlarını bilmesine rağmen akşam karanlığında tenha sokağa tek başına girmekten çekinmeyen sinema akademisyenini neyin beklediğini tahmin edebiliyoruz. Ama saldırının hemen sonrasında ve açılış sekansının ikinci bölümünde yaşananları önceden kestirmek açıkçası pek kolay değil. Bizi önce 'korkuyu yorumlamak korkuyu yaşamak' ikilemi üzerine düşündüren, peşinden 'avcının ava dönüşmesi'yle şaşırtan sekans, serinin önceki filmlerinin altında kalmayan bir açılış heyecanı vadediyor. Daha önemlisi, asıl hikâyeyi başlatıyor ve telefondaki katilin yaklaşan tehdidini hissettiriyor. Sonraki sahnede, 'Çığlık 5'te Ghostface maskesi takan katillerden kurtulup hayatta kalan dört genç karakterin Woodsboro'dan New York'a taşındığını, Blackmore Üniversitesi'ne devam ettiğini ve öğrenci yurtlarında kaldıklarını görüyoruz. Belli ki travmatik olaylarla dolu geçmişlerini unutmak, yaralarını sarmak için oradalar. Büyük şehrin kalabalığında ve yaşadıkları öğrenci yurdunda kendilerini daha güvende hissediyor ya da öyle düşünmek istiyorlar. Ama açılış sekansında, Sam (Melissa Barrera) ve Tara Carpenter'ın (Jenna Ortega), Cadılar Bayramı'nın hemen öncesinde Ghostface maskesi takan katilin hedefi olduğunu öğreniyoruz. Carpenter kardeşlerin tehdidi fark etmesi gecikmiyor. Çünkü Ghostface kostümlü katil beklemeden harekete geçiyor 'Scream' kendi formülünden sapmayan, tekrara düşmekten hiç çekinmeyen bir seri olmayı altıncı filmde de sürdürüyor. Korku-gerilimde yenilikçi yaklaşımlara, psikolojik derinliğe ve politik alt metinlere ilgi duyan biri olarak serinin kendi formülüne yönelik muhafazakâr yanını sevdiğimi söyleyemem. Tuhaf olan, Kevin Williamson'ın yazdığı, Wes Craven'ın yönettiği ilk 'Çığlık' (1994) filminin kendi dönemi için hayli yenilikçi olmasıydı. Ama ilki tutunca, yapımcılar her filmin 'aynı çerçeve' içinde kalmasına özen gösterdiler; risklere girmediler. Onlara göre Scream bir marka, seri de öncelikle bir formüldü Belirli sınırlar içinde sürprizler, şaşırtmacalar hep vardı ama formül genelde aynıydı. Tıpkı 'Çığlık 6'da olduğu gibi Dolayısıyla, her şey korku türünü çok seven ve filmlerde gördüklerini gerçek hayata uyarlamaya çalışan katillerle ilgili Bazen zevk bazen rövanş duygusuyla hareket ediyorlar. Aslında tek amaçları öldürmek değil. Seçtikleri kurbanları öldürmek kadar onları korkutmak, dehşete düşürmek ve acı çektirmek istedikleri belli. O yüzden bıçakla saldırıyor ve mümkün olduğunca acı çektirmeye çalışıyorlar. Serinin bir başka özelliği, hedef alınan karakterlerin kendilerini savunmaya geçmesi, bazen katillerle yakın dövüşe girmeleridir. Ghostface giysisi içinde düşüp kalkan, zor duruma düşen, darbe alan saldırganlar görmek serinin alametifarikalarından biridir. 'Çığlık 6'da da ölümle sonuçlanmayan benzer birçok yakın mücadele var. Ama böyle dövüşlerden ziyade açılış sekansında olduğu gibi gerilim sahnelerini daha iyi bulduğumu söyleyebilirim. Finale doğru katillerin bir çeşit müzeye çevirdiği mekânın, western filmlerindeki gibi hesaplaşma alanına dönmesi kayda değer fikir. Kendileri ve kurbanları için kurdukları bu özel müze, 'Çığlık' serisinin de görsel özeti niteliğinde. Katillerin geçmişe olan takıntılı yaklaşımlarını da gösteriyor aynı zamanda.