Bir alternatif aile öyküsü

Japon yönetmen Hirokazu Koreeda'nın bugüne kadar seyredip de beğenmediğim bir filmi olmadı henüz. Güney Kore'de, sevdiği Güney Koreli oyuncularla birlikte çalışma isteğinin sonucunda gerçekleştirdiği 'Bebek Servisi' (Broker) de beğendiğim Koreeda filmlerinden biri oldu. 'Bebek Servisi', dünyanın bazı ülkelerinde, annelerin hiçbir bürokratik prosedüre bağlı olmadan, isterlerse kimliklerini saklayarak yeni doğmuş çocuklarını bırakabildiği 'bebek kutusu' uygulamasından yola çıkıyor. Film, böyle bir bebek kutusu çevresinde hayatı kesişen insanların hikâyesini anlatıyor. İlk sahnede neler olup bittiğini tam olarak kestiremiyoruz. Gece vakti genç kadın, bebeğini kutunun önüne bırakırken, onu otomobilin içinden dikkatle izleyen iki kadın görüyoruz. İçlerinden biri, anne ortadan kaybolunca bebeği alıp kutuya koyuyor ve yeniden araca dönüyor. Sonra aynı gece kilisede bebek kutusu nöbetine kalan Hyung Dong-soo (Gang Dong-won) ile borç içinde yüzen kuru temizlemeci Ha Sang-hyeon'u (Song Kang-ho) tanıyoruz. Kısa sürede, iki kafadarın kutuya bırakılan bebekleri alıp yasa dışı yollardan sattığını ve ilk sahnede bebek kutusunu uzaktan izleyen Soo-jin (Bae Doona) ve Lee'nin (Lee Joo-yeung) ise onları suçüstü yakalamak isteyen polisler olduğunu anlıyoruz. Karşımıza çıktıkları ilk anlardan itibaren Dong-soo ve Sang-hyeon'un alıştığımız tarzda kalpsiz ve acımasız kötü adamlar olmadığı belli. Bebeğe gösterdikleri şefkat ve ilgi bir yana, ertesi gün kiliseye gelip bebeğinin peşine düşen genç anne Moon So-young (Lee Ji-eun) ile yüzleşmekten; hatta onunla birlikte hareket etmekten kaçınmıyorlar. Dong-soo'nun eski minibüsüne binip bebeği karaborsada satmak ve parasını paylaşmak üzere anneyle birlikte yola koyulduklarında, iki dedektif takiplerini sürdürüyorlar. Bu arada, eşzamanlı olarak gelişen paralel cinayet soruşturmasıyla birlikte hikâye, farklı bir kanaldan daha akmaya başlıyor. Ama polisiye örgüden ziyade tümüyle karakter ağırlıklı bir film seyrediyoruz. 'Bebek Servisi', 'geriye dönüş' (flash-back) tekniğini kullanmadan karakterlerin geçmişine doğru uzanan bir yol filmi Filmin etkili yanlarından biri, karakterlerin geçmiş öykülerini ve aralarındaki ilişkileri çok iyi geliştirmesi Koreeda, her zaman olduğu gibi yazarlık ve yönetmenlik kalitesiyle karakterlerini derinlikli hale getirmede hiç zorluk çekmiyor. Amerikan karakter dramlarında olduğu gibi oyunculuk şovuna hizmet eden, psikolojik gerilimi yükselten uzun ve çarpıcı diyaloglar yok. Kaldı ki, diyaloglar kadar sessizlikler de öne çıkıyor. Karakterlerin zihninden geçenleri sezdiğimiz bir sinema yapıyor Koreeda İlk bölümde karakterlere baktığımızda, aslında çok parlak bir manzara yok karşımızda: Kutuya bırakılan bebekleri satmak üzere çalan iki erkek; karanlık sırları olduğunu hissettiğimiz gizemli anne ve bebek satıcılarını suçüstü yakalamak için tuzak kurmaktan kaçınmayan iki polis görüyoruz. Buna karşılık, yolculuk ilerledikçe karakterlerin içindeki iyilik ve sağduyunun gerektiğinde kişisel menfaatleri bile geride bırakabilecek bir potansiyel taşıdığını keşfediyoruz. Takipteki iki polisi bırakıp sadece minibüstekilere odaklandığımızda, hepsi için maddi sıkıntılar, aşılması zor sorunlar, hatta çıkmazlar olduğu çok açık. Ama karşılarına çıkan engellerle, bencilleşmeden ve birbirlerini önemseyerek baş etmeye çalışmaları önemli. Bizi en çok etkileyen ise içlerindeki özveri duygusunun görünür hale gelmesi Ama bütün filmlerinde olduğu gibi Koreeda, melodram ve duygu sömürüsünden uzak duruyor. Kaldı ki, 'son perde'de olaylar bir kendini iyi hisset filminde olduğu gibi gelişmiyor. Açılış sahnesinde detektif Soo-jin'in, bebeğini terk eden So-young'a tepki gösterdiği andan itibaren 'Bebek Servisi', annenin bebeğinden ayrılma kararını karakterlerin tavırları üzerinden çok yönlü olarak ele alan bir film Ayrıca, yetimhaneden kaçıp gruba katılan 7 yaşındaki futbol meraklısı Hae-jin (Im Seung-soo) ile birlikte minibüste annesiz büyüyen iki yetim olduğunu unutmamak gerek. Tam da bu nedenle, So-young'ın bebeğini kime satıp satmayacakları, belirli bir noktadan sonra farklı anlamlar kazanıyor. Olup biten her şeyi uzaktan izleyen iki polisin süreçten etkilendiğini; onların da kafasının karıştığını söylemek gerek. Koreeda'nın filmin ele aldığı konularda kesin sonuca varmak gibi bir hedefi olmadığı açık. Özellikle, başta So-young olmak üzere bebeklerinden ayrılma kararı alan hiçbir anneyi yargılamak istemediği belli. Koreeda'nın asıl derdi, yolculuk boyunca minibüsün içinde gelişen 'alternatif aile'yi gözlemlemek aslında Tek tek baktığımızda, ailesiz ve yalnız insanlar; ama aralarındaki bağların giderek güçlendiğini görüyoruz. Öyle ki birbirleriyle kan bağı olmayan dört kişi ve bir bebek, günler içinde 'iki çocuklu üç ebeveynli tuhaf ama sevgi dolu bir aile'ye dönüşüyor. Tam da burada, 'Bebek Servisi'nin Altın Palmiyeli 'Arakçılar'la (2018) birlikte Koreeda filmografisindeki alternatif aile öykülerinden biri olduğunu söylemek