Yediveren Gülü Gibiyiz

Yunanistan, Amerika'nın kendi ülkesine yerleşmesiyle Türkiye'ye hava atarmış. Zalim, senin ülkeni işgal etmiş, senin haberin yok. Çok müstehcen bir misal var ama edebim izin vermiyor. Dost ve düşmanlarımız, ne olur bir defa olsun Kur'an okusalar. Aradıkları her şeyi orada bulacaklar. Bugünlerde Yunanistan'ın en seçkin yerlerini işgal eden Amerika'nın gücünden bahsediyorlar, kâfir seviciler. Güya halkının yüzde doksan sekizinin gözlerini korkutacaklar. İki insan karşı karşıya gelseler, Birinin niyeti hasmını öldürmek ve üzerindekini soyup kaçmak olsa, Öbürünün niyeti, yazık, adam soyguncu olmuş. Beni de soymak istiyor. Bunun aslı Adem'dendir, Adem aleyhisselam da ilk peygamberdir. Peygamber çocuğunun düştüğü hale bak. Ben bunu öldürmeden teslim almalıyım ve aslına döndürmeliyim niyetiyle yürüse bu yürüyüş, bakış ve duruş karşı tarafı olumlu yönde etkiler. pushfn('ads'); Delil mi istersiniz, buyurun: Avrupa'ya ilk gidenlerimizin çoğunluğu ilkokul mezunu değildiler. Fakirdiler, Avrupalının en zor işlerini yaptılar. İşveren Avrupalının çoğunluğu lise ve üniversite mezunu idiler. İş veriyorlardı, paranın patronu idiler. Mantıken bizim fakir ve diplomasız işçilerimizin onların dinine girmesi gerekirken, Avrupa Birliği'nde bir milyonun üzerinde insan kendi iradesi ile Müslüman oldular. Bu rakama evlenmek için Müslüman olan kadınlar dâhil değildir. "Niyet hayır, akıbet hayır" diye buna derler. Halen şu anda bile Avrupa Birliği'nde yapılan en geniş suç işleme istatistiklerinde, en geride olanların Müslümanlar olduğu, her araştırmada meydana çıkıyor. Biz, yediveren gülleri gibiyiz. Herkese güzellikler sunarız, güzel kokular saçarız ama gülden anlamayana da gülleyle cevap veririz. Uhud Harbi'nden sonra Bedir'de tekrar savaşma konusunda iki taraf anlaştılar. Bir sene sonra Mekkeli müşriklerin içine bir korku girdi. 624'te, yani iki sene evvel Bedir Harbi'nde başta Ebu Cehil olmak üzere Mekke'nin en seçkin kâfirleri öldürülmüş diğerleri esir edilmişti. pushfn('ads'); Bu sene karşılaşma sözü verdikleri halde korkudan Bedir'e gelemediler. Ama o günün haber kaynaklarıyla, Mekke ve etrafındaki Yahudi, Hıristiyan ve bütün putperestleri de yanlarına alarak, Ebu Süfyan komutasında karşı durulamaz büyük bir ordunun Bedir'e doğru yürüdükleri haberini yaydılar. Nuaym bin Mesud isimli ajan, Ebu Süfyan'dan 10 deve karşılığında, Medine'ye gelip Mekkelilerin karşısında kimsenin duramayacağını, kimsenin gücünün onları engelleyemeyeceğini anlatıp Müslümanların gözünü korkutmaya çalışıyordu. Bu haberi duyan Müslümanlar sevinçle silaha sarıldılar ve Sevgili Peygamberimizle Küçük Bedir denilen yere kadar geldiler ama Mekkelilerden eser yok. Bunun üzerine Rabbimiz bu olayı bize örnek olması için şöyle haber veriyor: "Onlara (müminlere), insanlar: 'Şüphesiz düşmanınız olan insanlar, sizin için kuvvetlerini topladılar. Onlardan korkunuz' dedi de, bu onların imanını artırdı ve onlar: 'Allah bize yeter o ne güzel vekildir' dediler. Bunun üzerine kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan ve fazl-u ihsan ile geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük fazl-u ihsan sahibidir. İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur (veya dostlarının toplandığını haber vermekle sizi korkutan ancak şeytandır). Onlardan korkmayın benden korkun, eğer mümin iseniz. Küfre koşanlar seni üzmesin. Onlar hiçbir şeyle Allah'a zarar veremezler. Allah onlara âhirette bir pay vermemek ister. Onlara büyük azap vardır. İman karşılığında küfrü satın alanlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlara acıklı azap vardır. Kâfirler, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendilerine hayır sanmasınlar. Onlara ancak günahlarını artırmaları için süre tanıdık. Onlara alçaltıcı azap vardır."