Rüzgarın savurduğu kelimeler!..

Dünya hayatı bir uykudur.. Soyuta yöneliş ise; uyanış ve kendini arayıştır. Önce kendimizden geçiyor; bir yerlere ulaşmak için gideceğimiz bütün yollar.'Uyku ölümün küçük kardeşi' ise; her sabah yeniden dirilişi yaşıyoruz. Her an yeniden yaratılıyor kâinat, her gün ışıklarını neşredip topluyor güneşimiz. Bir gün tamamen söndürecek ışıklarını! HIZ ÇAĞI Vakit akşamüstü. Sarı bir rüzgar üşütüyor şehri. En kuytu köşelerde bile bir uğultu.. bir görüntü.. bir mânâ tortusu... Herkes bir yerlere koşuşturuyor. Herkesin acelesi var. Çağımız hız çağı. Görünen alemde insanlar gelip geçerken; zihinlerde hayalleri, endişe ve korkuları, umut ve sevdaları tüllenip savruluyor. Mevsimler gelip geçiyor içimizden ve dışımızdan.. Aynı gökyüzünü, aynı ışığı iki gün üst üste göremiyor; 'aynı nehirden iki kere yıkanamıyoruz.' Meleklerin salıncağı kar taneleri.. Güzelim kar kristalleri eriyor, ebediyen kayboluyor nazarımızda.. keşfedilmeden.. Hayatlar ve umutlar ve sevdalar ve hayaller akıyor zaman selinde; geçmesini istemesek de. Daha dündü oysa 'merhaba' deyişimiz yaşlı dünyaya. Düşe kalka şehrin sokaklarına, minicik ayaklarla mühür bastığımız. ACI TEBESSÜM Herkes kendi güzeran-ı hayatını yazıyordu ömür kitabına. Herkes kendi filminde başrol oyuncusuydu ve biricikti ama, senaryolar çeşit çeşitti. Şimdi dönüp hayallerimize, mazimize bakıyoruz; utangaç bakışlar attığımız vitrinlere. Buğulu bakıyor artık ihtiyar gözlerimiz. Ne kadar kısa, ne kadar çabuk geçiyormuş bitmez sandığımız yıllar . Yarınlar dediğimiz bu gün imiş aslında.. Acı bir tebessüm dudaklarımızda. Bir damla gözyaşına sığan koca ömürler. Son pişmanlıklar fayda vermezmiş meğer. ŞİİRİN RENGİ Bir taraftan mezaristana boşalıyor şehir, diğer yandan yeni misafirler... Yol, yolcu..