İnsan penceresinden yansımalar

Karanlıktan kurtulmak için, kendine ve güneşe doğru pencereler açmalısın! Ben parmağımla hakikati işaret ediyorum; sen hakikate bakmak yerine, parmağıma bakıyorsun! Binlerce âlemler, duygular, latifeler, hisler açılmayı bekleyen tohumlar gibi karanlıktaydı. Her habbe koynunda bir kubbeyi, her katre bir deryâyı gizliyordu! Fakat birdenbire her şey değişiverdi ve hiç beklenmedik bir istikamet aldı. "Fâlıku'l-habbi ve'n-nevâ tohum ve çekirdekleri çatlatıp açarak filiz çıkaran Allah" bilinmekliği, sevilmekliği murad etti. Kâinatı ve insanı yarattı. ...VE 'YOLCULUK BAŞLADI!..' "İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet cami' bir istidat verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yı illiyyîne, ferşten tâ Arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir bir meydan-ı imtihana atıl"dı. İnsan Yaratıcı Sanatkârın en güzel eseriydi. Hâlık-ı Âlem'i bize tarif ve ilân eden deliller, pencereler sayısızdı. En başta insanın kendi nefsi geliyordu. İnsan penceresi enfüsî idi. 'Nefsini bilen, Rabbini de biliyordu'. Bâb-ı İnsaniyet ise; ism-i Hakkın bir cilvesiydi. "İnsan öyle bir nüsha-i câmia" idi ki, Cenâb-ı Hak, bütün esmâsını, insanın nefsiyle, insana ihsas ediyor"du. ÇİÇEK VE BAHAR İnsanın "ihtiyâcâtı âlemin her tarafına dağılmış; arzuları ebede kadar uzanmış"tı. "Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister"di. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî Cenneti de arzu eder; bir dostunu görmeye müştak olduğu gibi, Cemîl-i Zülcelâli de görmeye müştaktı." Yolculuk esnasında imtihan gereği; çeşitli olaylarla, sıkıntı ve zorluklarla karşılaşıyor; zayıf, aciz ve fakir olduğu için hemen feryada başlıyordu. Aceleci ve sabırsızdı. Bazen verilen nimetleri unutup, 'niye daha çok vermedi' diye şikayet ediyordu. Dünyada 'garip bir yolcu gibi' yaşaması gerekirken; imtihanda olduğunu unutup dünyaya kök salmaya çalışıyordu. KÖR NOKTA...