"Al götür, oku getir" hizmeti

Afrika'dan döndükten sonra, yani son birkaç ay içinde Yeni Asya'nın muhtelif şehirlerde yirmiye yakın büro, temsilcilik ve satış mağazasını ziyaret etme imkânını bulduk.Yeri yer artık fâciaya dönüşen ekonomik sıkıntılarla bağlantılı olarak genel bir durgunluğa şahit olduk. Günden güne yoksullaşan vatandaşlar, gazete, kitap ve sair neşriyata maalesef para veremez bir hale gelmiş. Bu feci durum karşısında gayrete gelen ve harekete geçen hamiyetli temsilcilerimizin çoğu, işyerinde özel bölümler düzenleyerek, kitap okumaya insanlarımızı teşvik ediyor. Yıllar önce ismi konulan şu mübarek "Al götür, oku getir" serlevhâsı ile. Ne güzel bir hizmet, değil mi Evet, isminden de anlaşıldığı gibi, orijinal bir buluş ve harikulâde bir sistem. İşte bu sistemdeki hizmete göre, vatandaş hiç ücret ödemeden ve hiçbir harcama yapmadan istediği kitabı emaneten alabiliyor. Tabiî, okuduktan sonra tekrar getirip iade etmek şartıyla... Ayrıca, yerin müsaitlik durumuna göre, kitap meraklıları, büro, mağaza veya kütüphanede oturup istediği kitabı orada da okuyabiliyor. Bu müstesna hizmetin asıl maksat şudur: Parası-imkânı olsun olmasın, yeter ki herkes kitap okusun, okuyabilsin. Doğrusunu söylemek gerekirse, böylesi bir hizmet karşısında, artık hiç kimsenin çıkıp "Param yok, kitap alamıyorum, okuyamıyorum" şeklinde bir bahanesi kalmıyor. Bu sistem, aynı zamanda Kur'ân'daki ilk İlâhî buyruk olan "Oku!" hakikatine de lâyıkıyla hizmet etmiş oluyor. Velhâsıl, bu sistem, ilme ve okumaya hizmet yolunda atılan ve büyük fedakârlık isteyen hamiyetli bir gayretin meyvesi ve neticesidir. Bu hizmete emeği geçenleri tebrik ederken, benzer çalışmaların bütün mahallerde yaygınlaştırılarak devam etmesini diliyoruz. Esasen, böylesi bir hizmete, bilhassa ekonomik şartların ağırlaştığı ve insanlarımızın kitaptan-okumaktan soğutulup uzaklaştırıldığı günümüzde ziyadesiyle ihtiyaç var. GÜNÜN TARİHİ: KASIM SONU 1943 Yerin titreyerek ağlaması Ülkemizin bilhassa kuzey kesimi aktif fay hatları üzerinde. Dolayısıyla, depremler kaçınılmaz bir gerçeğimiz. Depremin tam olarak ne zaman meydana geleceğini ise Rabbimiz tayin ediyor, ancak O bilir. Deprem, bazen ağır hasarlı, bazen de çok az hasarlı olabiliyor. Can kaybı da aynı şekilde. Bazen az, bazen de çok can kaybı yaşanabiliyor. İlahi takdire göre, depremin şiddeti ile neticesi arasında da ters orantılar