Önce tedbir sonra tevekkül

Cenab-ı Hakk bütün varlıkları belirli bir intizam ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Her bir varlığın yaratılışı, yaşayış biçimleri farklı farklı olmasına rağmen hiçbir karışıklık görünmemektedir.Yaratılıştaki Allah'ın koyduğu bu kanunlara "Sünnetullah" denilir. İnsanların da yaşayış müddetince bu düzen ve kanunlara (Sünnetullah'a) uymaları gerekmektedir. Çünkü biz insanlar, sebepler dairesinde yaşayan akıl-şuur sahibi varlıklarız. Bunun için de sebepleri göz ardı etmeden hareket etmemiz gerekmekte. Yaşadığımız son depremler de her birimiz için bir imtihandır. Depremin oluşumu, sebepleri, neticelerine baktığımızda herkes kendi inanç ve kültürüne göre değerlendiriyor. Biz konuyu tedbir ve tevekkül açısından değerlendirmeye çalışacağız. İnsan işte bu yönlerden Allah'a iman edip, tevhid yoluna girmelidir. Tevhid yoluna(Allah'ın bir olduğuna inanmak) giren O'nun emirlerine (Sünnetullah'a) teslim olup onlara uymak zorundadır. Sünnetullah'a teslim olan, sebepler dairesinde tedbirini alıp sonra da Allah'a tevekkül etmelidir. Bunun sonucunda ise iki dünyada da huzura kavuşur. Üstad Bediüzzaman'ın dediği gibi; "İman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder." (23. Söz) Peki, tevekkül nedir "Tevekkül'ün kelime manası, "vekil edinmek"tir. Kavram olarak, "gerekli sebeplere başvurduktan sonra Allah'a güvenmek, neticesinde Allah'ın takdirine razı olmak" manasına gelir. Risale-i Nur'da,