Dünyada yalnız başına!

ABD'de ciddi lüks markalar için tasarımlar yapan Gordon Buehrig, bir grup yatırımcıyı da "gaza getirmiş" ve Avrupalıların tadını verecek bir spor otomobil üretme fikrine kapılmıştı. Ancak ürettiği araç hem sıradışıydı hem de pahalı. Dolayısıyla araç, "türünün tek örneği" olmaktan kurtulamadı.Bazen bir marka ya da firma için o güne kadar "ayağı yere basan" ve başarılı projelere imza atmış kişiler, iş kendi projelerine geldiğinde "tarihin çöplüğüne" doğru yol alabiliyor, başarısızlıklarıyla tarihe geçebiliyor... Bunun örneklerinden bazılarını tam da bu köşede yazmıştım, yazıyorum da zaten. "Olmayınca olmuyor" dedirten projelerden geriye ise kimi zaman güzel kimi zaman da "çöp"ler kalıyor maalesef...Gordon M. Buehrig, zamanının lüks otomobil markaları için hayli önemli ve başarılı çizimlere imza atmış, böylelikle sektörde ciddi bir kariyer yapmıştı. "Auburn 851 Speedster", "Cord 810812" ve Duesenberg'in "Model J"sinin farklı versiyonları, onun Amerikan otomotiv endüstrisinde hatırı sayılır, söylediği dinlenir biri olmasını sağlamıştı. Buehrig, belki de bu yüzden kendi projesi çin 1940'larda bir grup yatırımcıyı razı etmekte pek de zorlanmamıştı. Nitekim bir avuç yatırımcı, New York'ta düzenlenecek Avrupai bir yarış etkinliği için farklı bir Amerikan otomobili yaratılmasını istiyordu. Nitekim özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası Amerika'da böyle bir hastalık ortaya çıkmıştı.Denemelerden biriAvrupa'da müttefiklerin yanında savaşmaya giden Amerikan askerleri, oralarda gördükleri ucuz ama etkileyici İngiliz, Alman, Fransız spor otomobillerine bayılmıştı. Hatta öyle ki, bir kısmı bu otomobilerden ABD'ye getirebilmek için can atıyordu. Amerikan endüstrisi de, Triumph, Mercedes, MG gibi markaların "kendi mahallelerinde cirit atmasını" ve hatta buralara "kurulmasını" hiç istemiyordu. Bu yüzden Amerikan şirketleri, "Avrupai spor otomobil" üretme fikrine saplanmış, bunun için de sayısız denemeler yapmıştı.Fiberglass gövdeli otomobiller, Corvette, Mustang ve daha nicelerinin çıkış öyküsü hep de bu saplantıya dayanıyordu. "The American Sports Car Company" kelimelerinin baş harfleri olan "TASCO" markasının "yegane" otomobili de, o dönemde başka bir fikir kırıntısından çıkmış olamazdı zaten...var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6856449;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6856449;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarlevent-kopruludunyada-yalniz-basina-6856449' });Yatırımcıları arasında bulunduğu TASCO için birkaç arkadaşıyla birlikte ilk modelin tasarımını da kendisi yapan Gordon Buehrig, bunun için güvendiği birkaç arkadaşını da yanına aldı. İki kişilik, uzun burunlu, arka bagaj bölümü kısa ve havacılıkta kullanılan unusurların ağırlıkta olduğu bir tasarım yaptı. Zira yine o dönem, otomotiv üreticileri, savaş boyunca uçak üretimiyle haşır neşir olmaktan, neredeyse otomobil üretmeyi unutmuş, o mantıktan pek de kurtulamamıştı. Buehrig de, aynı mantıkla