Bir ayetin gölgesinde

Müminlerin hepsinin topluca seferber olmaları uygun değildir. Öyleyse her topluluktan büyük bir kısmı savaşa çıkarken, bir takım da din hususunda derin bilgi sahibi olmakdini hükümleri iyice öğrenmek için uğraşmalı, savaşa gidenler döndüklerinde, kötülüklerden sakınmaları adına toplumu uyarmalıdır." (9122) Ayette, bütün toplumun hepsi birden savaşa gitmeleri doğru bulunmuyor. Dini derinlemesine tetkik etmek üzere ayrılacak grup hakkında da özel bir tanım getirilmiyor. Ne ki, (minhüm) denilerek savaşma yeteneğinde olan kitleye gönderme yapılıyor. Yani, fiziki şartları yönüyle ve başkaca mazeretleri olmamasına rağmen, sırf bu iş için onlardan bir kısmı savaşa katılmasın, deniliyor. Böylece de hem yapılması istenen işin önemine dikkat çekilmiş hem de bu iş için ayrılanların savaşa katılanlarla aynı statüye sahip bulundukları hususu vurgulanmış oluyor. İfadenin, dini ilimlerde derinleşme ve toplumu irşat etme gayesiyle irtibatlandırılması, savaşa çıkmaya herhangi bir meşru mazereti olanların, eğer dini ilimlerde derinleşmeleri ve toplumu irşat misyonunu yüklenebilmeleri söz konusu ise, aynı ekibe dahil edilebilecekleri sonucunu da içeriyor. Böylece de, insan kaynaklarının rantabl kullanılması gerektiği hususuna işaret edilmiş oluyor. Dinde derinlemesine bilgi edinmek (tefekkuh), bilinmesi gerekenleri bilmek yanında yapılması gerekenleri de yapmakla elde edilebilecek nihai tecrübeler yekûnudur. Bu yönüyle de pratikten yoksun salt bilginin bu kavramın ön gördüğü muhtevayı ifade ediyor olması imkânsızdır. Durum böyle olunca da, toplumu irşat edecek bilgin ya da bilgelerin aynı zamanda ameli bağlamda da topluma örnek olmaları, uyarılarını sözle olduğu kadar hal diliyle de yapmaları zarureti vardır. Ancak böylesi irşattır ki, istenen ölçüde verimli olur, kendisinden beklenen