2023 seçimlerinin anlamı

CHP'nin başını çektiği muhalefet koalisyonu için 2023 seçimleri iki anlama sahip. Birincisi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı devirme hesabı. İkincisi, kendi aralarındaki "sen-ben" çekişmesinden kimin sıyrılacağı konusu. Kaç gündür izliyoruz; "Kemalciler" ve "Ekremciler" kavgası bir türlü bitmedi. Kurt kanunu sanki, düşeni yemeye başlıyorlar. İmamoğlu'nun da ayağı sendeleyince yanında "gazeteci" diye götürdüğü kişiler bile son tekmeyi atmak için birbiriyle yarışmaya başladı. Ne kadar acımasız bir ortama sahip olduklarını Can Ataklı anlatıyor; "30 yıldır gazeteciyim ne AK Parti ne Tayyip Erdoğan patronumu aratıp 'bu adamı işten atın' dedi. Ama CHP Genel Merkezi en az dört kez 'bu adamı işten atın' diye patronumu arattı." Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde 6'lı masa etrafında birleşen partilerin yanı sıra sözde bu masaya karşı olan diğer muhalefet partileri de Erdoğan düşmanlığında-karşıtlığında birleşmiş durumda. HDP, Zafer Partisi, Memleket Partisi, Yeniden Refah Partisi... Say say bitmiyor. Kimisi siyasi hesaplarla, kimisi vekaleten Erdoğan düşmanlığı içinde. Ama hepsinin ortak noktası "çözüm" diye Erdoğan'ın devrilmesini gündemine almış olması ve seçmene bu vaatle gitmeleri. Başka "çözüm"leri yok. Ne Türkiye'nin geleceğine dair bir siyasi programları ne içinde yaşadığımız sorunların çözümüne ilişkin bir projeleri var. O zaman bu "çözüm"ün adını doğru koyalım; muhalefetin Türkiye'yi durdurmanın dışında başka bir derdi, amacı, "çözüm"ü yok. Zaten bugüne kadar da CHP ve başını çektiği ittifakın, işbaşına geldiğinde Türkiye'yi daha iyi bir yer yapacağına dair izlenimi kanaati, fikri olanı henüz görmedim. Daha iyi bir şeyler yapmaya geleceklerine dair muhalefete arka çıkan bir görüş, açıklama da okumadım, dinlemedim. İçlerinden bir tek Ekrem İmamoğlu "her şey daha güzel" olacak söylemiyle işbaşına geldi. O da İstanbul'u batırarak, bu işlerin lafla, sloganla yürümeyeceğini