Bediüzzaman korkmadı - 2

Havf duygusu niye verilmiş ve nasıl kullanmak gerekiyor.Cenâb-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrip etmek veya azap yapmak için vermemiştir. "Havf iki, üç, dört ihtimalden bir olsa, hattâ beş altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârâne bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimalle havf etmek evhamdır, hayatı azâba çevirir."4 Korku duygusuna sınır konulmadığını ve onu dengede muhafaza etmek gerektiğini de şu ifadelerden anlıyoruz: "Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz."5 Burada hiçbir şeyden korkmamak cesaret olmadığı gibi, her şeyden korkmak da tedbir amaçlı değildir. İstikametli olan yol, hayatımızın muhafazasına çalışarak, haricine bakmamaktır. Bediüzzaman'ın hayatı bunun sayısız örnekleriyle doludur. İstiklal mahkemesindeki duruşu, Rus kumandanına boyun eğmemesi, İngiliz hükümetinin suallerine karşı tükürmesi... "Sen de şeriat istemişsin" diyenlere "Şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat, ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!" diyerek divan-ı harpte kahramanca bir duruş göstermiştir. O dehşetli mahkemeden idamını beklerken beraat etmiş ve mahkemeye teşekkür etmeyerek, yolda Bayezid'den