Psikoterapi neden iyileştirir

Değerli okuyucular, psikoterapi, psikolojik destek almaya gelen danışana kendisi için en iyi olanı bulmasına rehberlik edip, stresli durumlarla karşılaştığında psikolojik yönden güçlü olmasına, problemleri için çevresini suçlamaktan vazgeçip kendisinin sorumluluk almasına, problemlerine dış gözle bakabilmesini sağlama, sorunlarına ait bir içgörü ve farkındalık kazandırmasına yardım etme sürecidir. Kişiler danışmanlık hizmeti almaya genellikle bir semptomla gelirler. Bu semptom; panikatak, depresyon, kaygı bozuklukları, uyku problemleri, sosyal fobi, öfke patlamaları, ilişki sorunları vb. olabilir. Psikoterapilerde terapistler, sadece yüzeyde görünen semptomu düzeltmezler, o semptomun altında yatan dipteki nedenleri de düzeltmeye çalışırlar. Bunu bir metaforla açıklamak isterim; diyelim bir bataklık var ve üzerinde sinekler uçuşuyor. Bataklık olduğu sürece sinekler de varlığını sürdürecektir. Sinekler semptomdur. Sineklerden tamamen kurtulmanın yolu bataklığı kurutmaktır. Bu nedenle sosyal medyada, hipnozla üç seansta sigarayı bırakma, tek adımda özgüven kazanma gibi yöntemler sadece kısa vadede semptomları ortadan kaldırmayı sağlar. Tek başına hipnoz veya EMDR teknikleri bile, diğer terapi ekolleri ile, danışanın ihtiyacına göre, bütüncül bir şekilde danışana uygulandığında daha çok iyileştirici etki yapar. Özellikle sosyal medyada bilinçaltınızı temizleyin, acı verici anılarınızı unutun gibi söylemler yer alıyor. Uygulanan terapilerde, bilinçaltı temizliği yapma diye bir şey yoktur ve bilimsel değildir. Acı verici travmatik anılar da, EMDR tekniği ile beyinden tamamen silinmez. Danışan EMDR tekniği sayesinde, artık geçmişte onu rahatsız eden, acı veren anıları hatırladığında rahatsız olmuyor hale gelir. Hatta travma sonrası büyüme dediğimiz kavrama göre de, danışan yaşadığı travmatik anıları, hayatında yaşaması gereken bir deneyim olarak görür ve hayata daha pozitif, umutlu, özgüvenli bir şekilde bakabilir, ertelediği yapmak istediği projelerini de hayata geçirebilme cesareti, gücü bulur ve stresli olaylar karşısında psikolojik yönden güçlü olur. Danışanlar ilk defa seansa gelirken "Terapistimle her şeyi konuşabilecek miyim Konuya nerden başlayacağım Konuştuklarımız aramızda kalacak mı Terapistime güvenebilecek miyim Terapistim beni yargılar mı, anlattıklarımı saçma bulur mu Sorunlarım ne kadar zamanda düzelecek" gibi kaygıları düşünürler. Gerçekten de kişi ile terapisti arasında ne kadar güvene dayalı bir ilişki varsa terapi o kadar başarılı olacaktır, danışana iyi gelecektir. Hatta yapılan araştırmalara göre danışanın iyileşmesinde, terapistin kullandığı tekniklerden çok, onunla kurduğu güvene dayalı ilişkinin daha iyileştirici olduğu bulunmuştur. Terapist ile danışan arasındaki kurulan bu yeni ilişki, yargılamayan, anlayan, güven veren bir ilişkidir. Çünkü danışan şimdiye kadar kurduğu ilişkilerde yargılanmış, küçümsenmiş, anlaşılmamış, gereksiz tavsiye verilmiş, koşulsuz kabul edilmemiştir.