Rusya sadece Kırım'a mı çöktü

"Rusya, Erdoğan'ın açıklamasını ciddiye alırsa tabii" diyor pek tecrübeli diplomat ve dış politika analistiAydın Sezer. CumhurbaşkanıErdoğan'ınArnavutluk dönüşü Türkiye'nin Amerika ve Rusya'yla ilişkilerine dair özellikleSuriye,UkraynaveDoğu Akdenizbağlamında yaptığı değerlendirmeler bazen alaycı bazen öfkeli tanımlarla tasvir edilse de ciddi değişimlere işaret ediyor. Çünkü bir yurtdışı gezisi dönüşü yapılan herhangi bir açıklamadan çok daha fazlasını içinde barındırıyor söz konusu beyan. Elbette açıklamanın en kritik belki de en stratejik noktası "Ukrayna'da ne yaptı Rusya Kırım'a çöktü" cümlesinde kendisini gösteriyor. Lakin Kırım'ın işgal ve ilhakına yapılan ısrarlı itirazlara Türkiye'de Rusya'dan daha önce ve daha sert tepkiler verildiğini de hatırla(t)mamız icap ediyor. Rusya'nın Ukrayna sınırına askeri birlikler ve ağır silahlar sev ederek üst üste gerçekleştirdiği tatbikatlarla eski SSCB ülkelerine yönelik hegemonyasını hortlatma ve Avrupa'ya yönelik ağır baskılar oluşturduğu açıkça görülüyor. Süreç Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO üyeliğine kabul edilip edilmemesi gerilimini aşıp Rusya Federasyonu'nun Putin liderliğinde adı konulmamış bir şekilde SSCB hinterlandına tahakküm edici sistematik adımlar şeklinde seyrediyor. Amerika'nın hâkimiyet alanlarından çekilmesi ve Trump-Putin çekişmesinde tezahür ettiği gibi Rusya'nın Suriye'den Libya'ya değin boşalan her alanda istediği gibi at koşturmasına da zemin hazırladı. Ne var ki; Rusya'nın doymak bilmeyen iştihası Avrupa ve Amerika'ya gün geçtikçe derin kaygılar, yinelenen eski korkular olarak dönmeye başladı. Tam da bu sebeple Eylül 2021'e kadar Ukrayna'ya yönelik Rusya baskılarına verilen zayıf, kararsız ve askeri seçeneği açıkça dışlayan diplomatik beyanlar giderek sertleşmeye ve sahaya yansıdığı üzere sadece ekonomik ambargoya değil askeri karşılık verileceğine dair pratiklere dönüşmeye başladı. Estonya ve Litvanya gibi Baltık ülkeleri üzerinden Javelin ve Stinger füzelerinin sevk ediliyor oluşu Kırım (ve Donbass) sürecinde olduğu gibi seyirci kalınmayacağına dair bir dizi mesaj içeriyordu. Türkiye hiçbir biçimde Kırım'ın işgal ve ilhakını kabul etmemiş, Rusya'nın Ukrayna'yı parçalama ve terörize etmesine destek vermemişti. Hatta öyle ki askeri hareketliliğin çatışmaya dönüşme riskinin en yüksek seviyede seyrettiği zaman dilimlerinde Türkiye-Ukrayna arasında üst düzey heyetler arası görüşmeler, askeri ve ticari anlaşmalar da imzalandı. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'yı Kırım'a çökmekle, bir kez daha fakat daha sert bir biçimde işgalcilikle suçlayan ifadelerinin sebebi neydi Erdoğan'ın konuşma hiç de öyle satır aralarına kalmayacak biçimde, gayet net olarak Ukrayna ve Suriye meselesini birbirinden ayırt etmeyen vurgularla dolu. Suriye'deki Amerikan üsleri ile Rusya üslerinin fonksiyonlarının aynı hedefe matuf olduğuna dair hiç tevil edilemeyecek ifadelerin gerilimin muhatapları ve istikametini belirlemesi açısından değeri yüksektir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cümleleriyle Suriye sahasında PKK-PYD'yi kendisine karşı silahlandıran, destekleyen ve koruyan iki devlet olarak Amerika ve Rusya'yı birlikte zikrediyor. Kırım'ın işgal ve ilhakını temelden reddeden beyanların ton sertleştiği için şimdi "ya Rusya da Kuzey Kıbrıs için benzer ifadeler kullanırsa" gibi Türkiye'yi korkutan, geri adım atmaya sevk eden güya diplomatik çözümlemeler, siyasal analizler sökün etmeye başladı yine. Oysa aynı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve bölge açısından PKK-PYD'den daha büyük ve daha köklü bir soruna yani Suriye'deki