Hayatımızı namaz ve kurbanla Allah'a adamak

Neden hayatımızın neşesi kaçtı Artan hayat pahalılığını, durmaksızın büyüyen şehirlerin içinde küçüldükçe küçülen insani münasebetleri, giderek artan trafik stresini, işgal ve katliamların tetiklediği kitlesel göç hareketlerini, işsizlik ve ahlaki yozlaşmayı görmezden gelmiyoruz elbette. Fakat hayatın anlamı ve hedefi noktasında küresel ölçekte ciddi sorunlar yaşandığı aşikâr değil mi Hani aydınlanma ve ilerlemeyle insanlık huzur ve refah iklimin egemen olduğu bir dünyada yaşayacaktık hepimiz! Bilimsel ilerleme ve laik-demokratik yönetim biçimiyle her türlü keyfiliğin, saltanatın ve yolsuzluğun önü kesilecek birey ve toplum sevgi ve barışla dolup taşacaktı ya, ne oldu bu hülyalarımıza Nisyan ve İsyanlar İzzet ve Şereften Yoksun Kılıyor Sabahtan akşama şiddet sarmalının içine yuvarlanan, akşamdan sabaha sarhoş naraları ve şehvet iniltileriyle cinnetin eşiğine sürüklenen bir toplum modeli kendiliğinden ortaya çıkmadı elbette. Edep ve ahlak sahibi bir insan olmak, fıtratımıza uygun duygu ve hareketlerle donanmak, Allah'tan başkasına kulluk etmemek, Allah'ın rızasını kazanmak için gönderdiği Kitaba ve Resule tabi olmak yaradılışımızın biricik gayesi olmaktan çıkınca felaketler zincirleme bir biçimde üzerimize üzerimize hücum etti. Şeytan ve dostlarına karşı mücadele bilinci ve iradesi zayıfladıkça, Allah'ın yardımını hak etmekten uzaklaştık. İşte bu nisyan ve isyanlar sebebiyle bize vaad edilen izzet ve şereften nasiplenemiyor maalesef zillet ve esaretin bataklığına sürükleniyoruz. Büyüyen ümitsizlik, geleceğe bakışta baskın çıkan karamsarlık, küfre ve zulme karşı iman ve adaletin galebe çalacağına duyulan inancın zayıflaması sadece İslam dünyasının için değil bütün bir insanlığın kaosa, yoksunluğa ve acılara gark olmasını beraberinde getiriyor. Modern dünyanın bunalım ve yıkımlarından kurtulmak için öncelikle şu soru soruldu hep: "Ne yapmalı" Kadın ve çocuklara şiddetten başlayıp doktorların canına kast eden sağlıkta şiddetten çıkıyoruz. Ne zaman ve nerede kör bir nefretin, serseri bir şiddet sarmalının kurbanı olacağımızı bilemiyoruz. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı da hedonizmhazcılık ve gösteriş budalalığı da patlamış fosseptik boruları gibi sosyal medya mecralarından üzerimize boşalıyor adeta. Teknoloji imkân üretmekten çok akıl hastalığı, davranış bozukluğu ve toplumları tedirgin eden bir tuzak gibi dikiliyor karşımıza. Çünkü teknolojiyi geliştiren seküler akıl ahlaki ve hukuki