Hakikate Kasteden, Hayırlara Pusu Kuran Tağutlar

Hayatın ve evrenin hakikatini gereği gibi kavrayamadığımız için ağır sancılar çekiyoruz. Fıtratımızın sesini ve taleplerini bastırdığımız için de hem kendimize yabancılaşıyoruz hem de huzursuzluk katsayımız artıyor. Şeytanın vesveseleri insanı hakikate karşı bazen düşman eder bazen de umursamaz kılar. Bu vesveseler insanın yaradılış gayesi olan hayatı hayırlarla donatma, iyilik ve güzellikle tezyin etme görevlerinden yani kulluktan da alıkoyar. Hayatı, Allah'ın rızasının dışında bir kavgaya, ciddi bir imtihan olgusunun ötesinde oyun ve eğlenceye dönüştüren her türlü çeldirici bir tağuttur. Tağut, bir misyon olarak Allah'ın helal ve haramlar, emir ve yasaklar şeklinde belirlediği hudutları kısmen veya bir bütün olarak çiğneyen, hükümlerini geçersiz kılmaya çalışan bireysel ve toplumsal-kurumsal her türlü otoriteyi ifade etmektedir. Kur'an ve sünnetin en temel kavramlarından dahi iyice uzaklaştığımız için tağut kavramını da hangi misyon ve hedeflerle mücehhez olduğunu da unutmuş durumdayız. Güya yerli ve milli İslami düşünceyi oluşturma numaralarıyla kimi nifak ehli sahne aldılar. Sanki Anadolu irfanının gürül gürül akan arı duru nehirlerinde yıkanıyor ve İslam'ı dünyada en güzel anlayan ve yaşayan bir toplumu yeniden kuruyorduk da Mısır ve Pakistan'dan gelen İslamcı dalgalar engel olmuş gibi sahtekârca söylemlerle acayip numaralar çekildi. İş öyle bir noktaya geldi ki "ilah, rab, din ve ibadet" gibi Kur'an-ı Kerim'in ve Nebevi mücadelenin en temel kavramları, itikadi ve siyasi çözümlemelerini ihtiva eden, İslami kimlik ile cahiliyye kimliği arasındaki kavganın ölçülerini tanımlayan sembol ve değerlere yönelik sistematik bir karikatürleştirme kampanyası başlatıldı. Hint-Alt kıtasından din mi öğreneceğiz, Mısır'dan yapılan tercümelerle İslam ve cahiliyyeyi tefrik etmeye ne hacet var, Hicazlı bedeviler Vahhabilikten ileriye geçemezler, Pakistan'da açık ve ağır bir İngiliz etkisi vardır vd. gibi aşırı ve suizan dolu fakat bir o kadar da temelsiz ve mantıksız söylemler Türkiye'de sağlam ve gelişmeye açık bir İslami mücadele hattı mı kurdu Ne gezer! Yerli ve milli söylemlerinin giderek Türkçülüğe hatta Atatürkçülüğe evrildiği fakat siyaset ve bürokrasiden cemaatlere değin muhafazakâr-dindar çizginin nicelik açısından güçlenirken nitelik açısından alabildiğine altının boşaldığı bir zemin ortaya çıktı. Zengin ama huzursuz, şöhretli fakat meşruiyetten yoksun, muktedir lakin kendine inancını kaybetmiş bir siyasal-toplumsal kütle oluştu. Tevekkül ve kanaat sahibi olmayı, hayır ve berekete talip olarak kalben ve fikren iktidar olmayı küçümseyen bir dalga oluştu. Niceliğin, şöhret ve zenginliğin egemenliğine talip olmak biricik gaye haline gelince değil hitap ettikleri geniş kitleleri bizzat kendi eşlerini ve çocuklarını bile tanıyamaz oldular. Allah'ın dostuvelisi olmak için ilk şart şeytanın ve tağutların dostlarıvelileriyle savaşa karar kılmaktı. Evliyaullah'tan olmanın yolu şeytanın ve tağutun hükümranlığını reddetmek, sahte ilahlık ve rablik iddialarını yerin