Hâlâ mı ibret almayacağız

6 Şubat depremleri ve artçıları ile perişan olan illerimizden bilhassa Şanlıurfa ve Adıyaman, şimdi de sel şoku yaşıyor.Malatya'nın da etkilendiği şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen sellerde vefat edenlere Allah rahmet eylesin, kalanlara geçmiş olsun. Selde vefat eden masumların da şehit olduğuna inancımız tek teselli kaynağımız. Kuraklık, deprem ve sel gibi felaketlerin ard arda gelmesi, hatta iç içe geçmesi hiç şüphe yok ki rastgele değil, asla tesadüf olamaz. Hep ifade ettiğimiz gibi, bu afetlere ve yol açtıkları kayıplara iki cihetten bakmalıyız: Biri, Allah'ın koyduğu ve fenlere konu olan âdetullah kanunlarına riayet edilmemesi. Nitekim sellerin vurduğu şehirlerimizdeki alt ve üst geçitler fennî kurallara uygun olarak inşa edilmiş; çadırlar suyun biriktiği çukur alanlara kurulmamış ve konteynerler dere kenarındaki kaygan zeminlere konulmamış olsaydı bunca can kaybı olur muydu İşin diğer ciheti yine Rabbimizin koyup en son ve mükemmel şeklini Kur'an ve İslamla bildirdiği İlahî kanunlara da uyulmaması. Kâinatta cari kılınan yaratılış kanunlarıyla da tam bir uyum içinde olan dinin prensipleri, öncelikle Kur'an'ın dört temel esasından biri olan adaleti kesin olarak emrediyor. "Adaletle hükmedin ve emanetleri ehline verin" diyor; "Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin" ikazında bulunuyor. "Kul hakkıyla huzuruma gelmeyin" İlahî emri olağanüstü bir hassasiyet gerektiriyor. Son dönemde