Antakya sahifesinden manidar satırlar

Üstad Bediüzzaman, İhtiyarlar Risalesinin 13. Rica'sında, uzun yıllar kaldığı ve kalenin altındaki Horhor medresesinde talebelerine ders okuttuğu Van'ın Birinci Dünya Savaşındaki Rus işgali sırasında maruz kaldığı ağır yıkım ve tahribatı çok yakıcı ifadelerle tasvir ediyor.Ve Ermeni mahallesi dışındaki Müslüman yerleşimlerinin taş üstünde taş bırakmacasına tahrip edildiği o hazin manzaradan duyduğu derin elemi ancak imanî bakış açısının verdiği teselli ile izale edebildiğini anlatıyor. 6 Şubat ve sonrasındaki depremlerin en çok vurduğu yerlerden biri olan Antakya'daki evi ağır hasar gördüğü için ailesiyle birlikte köyüne göçen temsilcimiz Necdet Hocaoğlu, dallarında açan bembeyaz bahar çiçekleriyle Cennet hurilerini andıran bir ağacın önünde çekilen fotoğrafını göndermiş. 13. Rica'dan uyarladığı şu satırlarla: "Antakya sahifesinde misafir olan insanların eliyle yazılan ve şehir suretini alan sun'î bir mektubun (...) dehşetli bir deprem belâsına düşüp silinmesi neden seni bu kadar müteessir ediyor Asıl Malik-i Hakikî ve her şeyin Sahibi ve Rabbi olan Nakkaş-ı Ezelî'ye bak ki, bu Antakya sahifesinde mektubatı kemal-i şaşaa ile eski zamanda gördüğün vaziyeti yine devam edip yazılıyorlar." Dünya kurulalı beri benzerleri defalarca yaşanan bir serencam bu. İnsanoğlunun savaş, zulüm, isyan ve azgınlıkları sonucu çok büyük yıkılış ve çöküşler olurken, Rabbimizin kurduğu düzen şaşmadan devam etmiş. Her gün güneş