AKP'nin demokratlığı tek adamlığa kadar

AKP, 27 Mayıs'la başlayıp 12 Mart ve 12 Eylül'le devam eden müdahaleler zincirinin tahrip ettiği siyasî yapı üzerinde son olarak 28 Şubat'ın meydana getirdiği erozyonun halkta meydana getirdiği tepki birikimiyle ortaya çıkan ve bundan istifadeyle, girdiği ilk seçimde iktidar olan bir parti.Bu partiyi var eden ve besleyen ana etken, darbe ürünü antidemokratik sistem ve bu sistemden kaynaklanan gerilimler, krizler, baskılar, müdahaleler ve mağduriyetlerdi. Eğer 28 Şubat laikçi baskılarla, irtica suçlamalarıyla ve başörtüsü zulmüyle dindar kitleleri canından bezdirmemiş olsaydı, AKP böylesine güçlü bir destek bulabilir miydi 28 Şubat baskılarının dönemin siyaset kadrolarını ya ezdiği veya sürecin hedefleri için araç olarak kullandığı bir ortamda sahneye çıkan AKP, sıkışıp daralan demokrasinin önünü açacak bir parti olarak görüldü. İktidar olmasına rağmen uzunca bir dönem statükonun her fırsatta hücum edip hırpaladığı, daha iktidara gelir gelmez hakkında darbe planlarının yapılmaya başlandığı ve 2008'de kapatma davasına hedef olan bir parti olması, bu algıyı sürekli canlı tuttu. İktidardayken mağdur konumunda görünmesi, AKP'nin savunulmasını demokrasiye sahip çıkmakla adeta eşdeğer kıldı. Ama AKP devlete hâkim olup veya hakim olmuş görünüp statükoyla bütünleştikçe, bu algı değişmeye başladı. Artık "devlet ağzı"yla konuşan, uygulamalarını MGK kararlarına dayandıran, Millî Güvenlik Siyaset