Kara para cennetinde yaşayıp kara paranın hesabını sorma

Bizim kanunlarımız kara parayı 'Bir suçtan elde edilen gelir veya servet' olarak tanımlıyor.

Batı Avrupa ve Amerika'nın kanunları ise kara parayı 'Vergisi ödenmemiş gelir ve servet' olarak tanımlıyor. Yani, Türkiye'nin Batısında kara paranın tanımı bizdekinden çok daha geniş.

Bazılarına göre bu iki tanım arasında fazla fark yok. 'Suçtan elde edilen gelir, zaten vergisi ödenmemiş ve ödenemez gelirdir' deniyor.

Tartışma çok uzun ve teknik, oraya girmeyeceğim.

Mesele şu: Türkiye'de vergi dairesine beyanda bulunup 'Ben şu kadar gelir elde ettim, vergisini vermek istiyorum' dediğinizde, kimse size bu gelirin kaynağını sormuyor.

Merkez Bankası'nın açıkladığı ödemeler dengesi istatistiklerine göre 2022 yılında ülkemize tam olarak kaynağını bilemediğimiz 26 milyar dolar para girdi.

Bu parayı sahipleri TL'ye çevirdiği için, o sayede hesaplayabiliyoruz.

Ama malum, ülkemizde Amerikan dolarına dayalı bir ekonomi de var. Yani alış verişler dolar üzerinden yapılabiliyor.

Dolayısıyla bir de hiç TL'ye dönüşmeyen, dolar cinsinden gelip dolar cinsinden tedavülde duran ve elden ele geçen para var. Onun miktarını hiç bilemiyoruz.

'Yastık altı dolar' diye bir kavramımız var.

Bir örnek vereyim: Bir arkadaşım evini satacaktı, alıcı da Türki Cumhuriyetler kökenli birisiydi. Fiyatta anlaştılar. Alıcı, parayı ödemek için arkadaşımı havaalanında duran özel uçağına davet etti. Parası nakit olarak uçağın içinde duruyordu ve tahmin etmesi zor değil alış verişe konu para çok ciddi miktarda bir paraydı. Arkadaşım evini o kişiye satmaktan o anda vazgeçti.

Bir başka zengin tanıdığımdan örnek vereyim: İki yıl önce kendisine milyonlarca euro değerinde bir tekne almak istedi. Beğendiği tekne için sözleşmesini imzaladı, ardından teknenin parasını yurt dışına transfer etti. Ama para alıcı bankadan geri döndü. Yabancı banka, 'Bu paranın kaynağını ve vergisinin ödendiğini bize kanıtlayın, ancak o zaman parayı kabul ederiz' diyordu. Milyonlarca Euroyu yurt dışına transfer etmek, para burada bir bankada hazır durduğu halde, haftalar sürdü.

Türkiye ile Batı Avrupa'nın para düzenlerinin ve bankacılık uygulamalarının farkını bundan iyi anlatan iki örnek bulamam.

Bizde para sistemin dışında kolayca el değiştiriyor, orada sistemin içinde para ödemek için bin dereden su getirmek gerekiyor.

Son Seçil Erzan olaylarına bakın. Onmilyonlarca dolar, çoğu zaman bankadan çekilerek ama bazen bankadan çekildiğine dair bir kayıt da olmaksızın nakit olarak el değiştiriyor.

Burada konuşulan paranın tamamı vergisi ödenmiş helal gelir veya servet olduğu varsayılsa bile (ki konuşulan paranın sadece bir bölümü için bunu söyleyebiliriz) sahipleri parayı sistem dışına çıkartmaktan ve sistem dışı kazanç beklentisine girmekten hiç çekinmiyorlar. Çünkü biliyorlar, diyelim yatırdıkları paraya kendilerine vaat edilen faizi aldılar, o ekstra parayı kolayca yeniden sisteme sokabilecekler, kimse onlara gelir vergisi falan sormayacak.

İşi kara parayı yakalamak olan Mali Suçları Araştırma Kurumu MASAK'ın raporlarını okuyorum. Bu kurumun müfettişleri, mesela Seçil Erzan olayında dönen paranın kaynağını hiç merak etmemiş. Peşinen günahlarını almayayım, belki bir sonraki raporlarında bu konuya eğiliyorlardır ama sisteme bunca parayı nakit olarak sokan insanların tekinde bile 'Acaba bu paranın kaynağı ne' diye sorulmaması bana tuhaf geldi. Benzer bir durum vergi için de geçerli elbette. Acaba Maliye Bakanlığı, sistemden gelir elde ettiği söylenenlere vergi ödemeleri için inceleme yapıyor mu