Türkiye-Mısır İlişkilerinde Yeni Bir Dönem mi

2013 yılında Mısır'da gerçekleşen askeri darbe sonrası gerilen Türkiye-Mısır ilişkileri, 2021 yılı itibarıyla normalleşme sinyalleri vermeye başlamıştı. Normalleşme iklimine girilmesini sağlayan adımlar, iki ülkenin sahip olduğu ekonomik, kültürel ve tarihi bağların yanı sıra farklı bölgesel krizlerin çözümü noktasında iş birliği ve diyalog ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ortadoğu bölgesinde değişen jeopolitik dengeler hesaba katıldığında bu ihtiyaçların iki ülke ilişkilerinde tamamlayıcı etkiye sahip olduğu ve bir kaldıraç görevi üstlendiğini söylemek mümkündür. Bu anlamda taraflar arasında 2020'nin sonlarında istihbarat kurumları seviyesinde başlayan temaslar diplomatlar aracılığıyla sürdürülmüş ve bakan yardımcıları seviyesinde gerçekleşen görüşmelere ön ayak olmuştu. Bununla beraber Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Mısırlı mevkidaşı Semih Şükrü, geçtiğimiz yıl Nisan ayında Ramazan ayını tebrik amaçlı telefonda görüşmüştü. Hiç şüphesiz bu girişimlerin iki ülkenin Libya meselesi başta olmak üzere farklı kriz noktalarında ortak paydada buluşmasına, bu doğrultuda belli ölçüde tavizler vermesine ve bunun sonucu olarak bölgesel istikrar ve barışın sağlanmasına katkıda bulunabileceği söylenebilir. MISIR'A 'BÜYÜKELÇİ' DÜZEYİNDE ATAMA Bu noktada Bakan Çavuşoğlu tarafından tebliğ edilen 7 Nisan 2022 tarihli Büyükelçiler Kararnamesi ile Büyükelçi Salih Mutlu Şen'in Kahire Maslahatgüzarı olarak atanması, son dönemde ağır ilerleyen normalleşme süreci ve iki ülke ilişkilerinin seyri açısından önem arz etmektedir. Öyle ki 2013 sonrası diplomatik ilişkilerin maslahatgüzar düzeyinde tutulduğu Mısır'a daha önce İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Daimi Temsilciliği görevinde bulunmuş olan Büyükelçi Şen'in atanması, yakın gelecekte ilişkilerin büyükelçi seviyesine çekilmesi hususunda atılmış güçlü bir adım olarak değerlendirilebilir. Ayrıca uluslararası ilişkiler ve diplomatik pratiklerin mütekabiliyet ilkesi etrafında şekillendiği düşünüldüğünde bu adım, Mısır tarafına diplomatik temasların olgunlaşması ve gelişmesi açısından bazı sorumluluklar yüklemektedir. Çünkü 7-8 Eylül 2021 tarihinde Ankara'da yapılan ikinci istikşafi görüşmelerinin ardından taraflar, karşılıklı olarak büyükelçi atama konusunda gerekli adımları atma taahhüdünde bulunmuşlardı. Bu kapsamda takip eden süreç, Abdulfettah el-Sisi yönetiminin Türkiye ile normalleşme konusunda ne denli kararlı olduğunu gösterecektir. Bölgesel normalleşme ikliminde Ortadoğu bölgesinin birçok aktörü arasında gerçekleşen ikili ilişkilerde görüldüğü üzere, siyasi ilişkilerin yumuşaması ilk elde ilişkinin tarafı her aktörün de adım atmasına bağlıdır. Dolayısıyla bu aşamada, Mısır'ın Türkiye'nin söz konusu hamlesine olan tepkisinin, normalleşmenin gidişatını belirlemesi kuvvetle muhtemeldir. BÖLGESEL MESELELERDE BEKLENTİLER Bilindiği üzere iki ülke arasındaki diplomatik temasların ivme kazanması, Mısır'ın Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetleri için çıktığı ihalede ilan ettiği yetki alanını Türkiye'nin 2019'da Birleşmiş Milletler'e (BM) bildirdiği Türk kıta sahanlığının güney sınırında sınırlandırması ile ilk sinyallerini verdi. Mısır'ın bu yaklaşımı, Türkiye'nin Libya iç savaşına dahil olması ve dönemin meşru Libya hükümeti ile yaptığı Deniz Yetkilendirme Anlaşması sonucu Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) mimarları arasında olduğu EastMed projesinin çöküşüyle ilişkilendirilebilir. Doğu Akdeniz'de en geniş kıyılara sahip iki ülkeden birisi olan Mısır'ın ulusal çıkarları hiçe sayılarak siyasi temelli bu projenin içine çekilmesi, zaman içinde Sisi yönetimine iç ve dış kayıplarla birlikte geri döndü. Bu noktada ilişkilerin normalleşmesi durumunda Türkiye ile imzalanacak benzer bir deniz yetki anlaşması, Mısır dış politikasında rasyonel bir kazanım haline geldi. Libya'da ise 2014 yılından beri doğudaki milis güçlerin lideri Halife Hafter'e siyasi, askeri ve lojistik manada destek olan Mısır, geçtiğimiz yılın Şubat ayında göreve gelen Abdulhamid Dibeybe hükümetini olumlu karşılayarak ülkenin batısı ile olan etkileşimlerini artırmaya başladı. Gelinen noktada Türkiye'nin Libya'daki önceliklerine paralel olarak ülkede seçimlerin yapılması ve siyasi istikrarın sağlanması yönünde bir