Rusya-Ukrayna Krizi'nde Körfez Ülkelerinin Denge Siyaseti

Uluslararası gündemin en önemli maddelerinden birisi olan Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde üç haftalık süre geride kaldı. 24 Şubat'tan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna krizi, aynı zamanda üç haftalık süre içerisinde de tıpkı diğer yakın coğrafyalar gibi Körfez bölgesinin de temel gündem maddesi haline dönüştü. Kriz sebebiyle bir politika üretmek durumunda olan Körfez ülkeleri, krizin başından itibaren dengeli bir politikaya izlemeye gayret ettiler. Körfez ülkelerinin dengeli politikası temelde siyasi anlamda batılı ülkelere belirli mesajları içerirken, Rusya'yı da stratejik bir ortak olarak kaybetmelerini engelledi. Rusya-Ukrayna krizine yönelik olarak oluşturulan bölgesel politikalarda, Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ın yönelimleri, ülkelerin bir yandan siyasi ilişkilerini diğer yandan ise stratejik ilişkilerini değerlendirdiklerini ortaya koydu. Buradan hareket ile gerek Batılı ülkeler ile Rusya arasında bir denge kurmaya çalışan Körfez ülkeleri, diğer yandan da siyaset ve strateji arasında da bir denge kurma gayreti içerisinde oldular. Körfez ülkelerinin 3 haftayı aşan bu sürede gerçekleştirdikleri hamlelere bakıldığında, belirli noktaların altı çizilebilir. Kriz, Körfez ülkelerinin Batılı ülkeler ve temelde ABD ile bu dönemlerde kurdukları ilişkileri de değerlendirdikleri bir noktayı temsil etti. ABD'nin Biden yönetimi altında Körfez'in güvenliğine yönelik isteksiz görünüşü, ABD'nin Afganistan'ın Taliban'ın eline geçmesine göz yumması ve Suudi Arabistan ile Irak'tan askeri olarak çekildiği iddiaları ile birleşti. Bu ortamda ise Körfez ülkeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce Rusya ile savunma ortaklığı bağlarını güçlendirerek, stratejik ilişkilerini kurmuşlardır. Nitekim Suudi Arabistan, BAE ve Katar da, Rusya'nın tamamen aleyhinde olan bir politika izlememişlerdir. İkincil bir nokta olarak kriz sebebiyle Körfez ülkelerinin bir enerji aktörü olarak ortaya çıkmalarıdır. Halihazırda koronavirüs sebebiyle küresel önlemlerin alındığı bir dönemin geride kalmasının yaklaştığı düşünüldüğünde, Körfez ülkelerinin 2020 yılından itibaren enerji anlamında uluslararası aktörlük yetilerinin kısıtlandığı iddia edilebilir. Seyahat önlemleri, turizm önlemleri ve diğer ilgili önlemler, Körfez ülkelerinin ekonomilerinin en temel sektörü olan petrol sektörünün küresel piyasalardaki düşük fiyatlanmasının sonuçlarına katlanmıştı. Fakat Rusya gibi bir diğer büyük üreticinin ve OPEC üyesinin Ukrayna'ya yönelik işgal hareketini başlatmış olması Brent petrolün fiyatını neredeyse 140 dolara yükseltti ve 2021 yılı başında 50 dolar seviyelerinde olan petrol fiyatı böylece üç katına kadar çıkmış oldu. Petrol fiyatlarının artması ülkelerin iç kullanımını içeren akaryakıt ve ilgili petrol sektörü ürünlerinin fiyatlarını artırdı ve beklenmedik ekonomik gelişmelere sahne oldu. Burada, Suudi Arabistan günlük 12 milyon varil petrol üretim kapasitesi ve 10 milyon varil petrol üretimi ile birlikte petrol piyasalarını düzeltebilecek bir aktör olarak görüldü. Fakat Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Biden'ın petrol fiyatlarının düşürülmesi talebine yaklaşmadı, böylece Rusya-Ukrayna krizini Batılı ülkeler ile siyasi ilişkileri ve Rusya ile stratejik ilişkileri için bir politika aracı olarak kullandı. Katar'ın pozisyonu ise daha çok sıvılaştırılmış doğalgaz -LNG- tedariği ile ilgili olarak şekillendi. Rus milli petrol şirketi Rosneft'te yaklaşık 12 milyar dolarlık yatırımı bulunan Katar, ABD'nin Avrupa'ya daha fazla LNG tedariği sağlaması yönünde yapılan talepleri en fazla toplam arzın 10-15'inin yönlendirebileceğini belirterek cevapladı. Katar Emiri Temim bin Hamed'in ülkenin LNG üretim kapasitesine yatırımları ile ilgili açıklamalarına dayanarak, şu