Afrika'da Artan Fransa Karşıtlığı ve Mali'deki Protestolar

Ağustos 2020'de Mali'de gerçekleşen darbe sonrası açıklanan 18 aylık geçiş programının ardından Şubat 2022'de yapılması planlan seçimler, cunta yönetimi tarafından ertelenmek isteniyor. Bu girişim başta Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) olmak üzere ABD, Fransa ve diğer batılı ülkelerin güçlü itirazıyla karşılaşmaktadır. Bu anlamda ECOWAS, Mali'ye yönelik geniş kapsamlı yaptırımları hayata geçirdiğini açıklarken ABD ve Fransa gibi ülkeler geçiş döneminin daha fazla uzatılmaması için Albay Assimi Goita'nın liderliğindeki asker cuntanın görev ve yetki devrine gitmesi gerektiğini duyurdu. Tüm bu gelişmelerin yanında Mali'de gerek lider kadro düzeyinde gerekse toplumsal taban nezdinde Fransa karşıtlığı yeniden alevlendi. Serval'den Günümüze Fransa'nın Askeri Varlığı Sorunsalı 2013 yılında terör hareketlerine karşı Fransa'nın Mali'de başlattığı Serval Operasyonları, 2014 yılında tüm Sahel coğrafyasını kapsayan Barkhan Operasyonu'na evrilirken Paris'in bölgedeki askeri varlığı kademeli olarak artmıştır. Bu süreçte Fransa, kendi askeri operasyonlarının yanı sıra Birleşmiş Milletler bünyesinde MINUSMA (Mali'de Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu), bölge devletlerinin oluşturduğu G-5 Sahel Ortak Gücü ve Avrupa ülkelerinin destek sağladığı Takuba Görev Gücü gibi operasyonlara askeri personel göndermiştir. Ancak toplamda 5.100 Fransız askerinin konuşlandığı operasyonlar, bölgedeki terör hareketlerinin daha radikal bir çizgide geniş alanlara yayılmasına olanak sağlamaktadır. Öyle ki Sahel'deki Fransız askeri varlığı, ilk olarak söz konusu terör gruplarının ittifak birliğine girmelerine ve daha sonrasında bu birliğin Fransa ve Batı karşıtlığını yerel halk üzerinde bir propaganda aracı olarak kullanmasına yol açmıştır. Bu gelişmelerin gölgesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Mali'de konuşlu birliklerin yarısını geri çekerek Fransa'nın Sahel'deki askeri yapılanmasını ve terörle mücadelesini 'Özel Güvenlik Birlikleri' ile sürdüreceğini açıklamış, Takuba Ortak Görev Gücü ve G-5 Sahel Ortak Gücü gibi oluşumlara destek olmaya devam edeceğini kaydetmiştir. Nitekim bu yedi yıllık başarısız askeri operasyonlar, Nijer'deki drone üssünden istihbarat desteği sağlayan ABD'nin mesafeli yaklaşımı ve Macron'un çağrılarına rağmen Takuba'yı oluşturan AB ülkelerinin (Almanya, İngiltere vd.) ilgisizliği ile beraber Fransa için büyük bir mali yük ortaya çıkarmıştır. Öte yandan Fransa'nın çekilme kararının bölgede faaliyet gösteren terör grupları açısından bir zafer anlamına geldiği söylenebilir. Mali özelinde bu tablo, Fransa'nın sahip olduğu sömürge geçmişi nedeniyle El-Kaide ve IŞID bağlantılı terör gruplarına belli oranda motivasyon ve halk sempatisi kazandırırken bıraktığı olumsuz miras sebebiyle Mali yönetimi için ciddi güvenlik açıklarını ve tehditlerini beraberinde getirmiştir. Sömürgeci bir güç olarak Fransa'nın askeri varlığı, radikal grupların Mali hükümeti ile müzakere masasına oturmasını engelleyerek, Mali yönetiminin ciddi bir meşruiyet kaybı yaşamasına ön ayak olmaktadır. Bununla beraber Fransa'nın ABD'nin istihbarat desteği ile beraber terör gruplarının liderlerine suikast düzenleme üzerine kurulmuş olan 'tepeden inme' terörle mücadele stratejisi, Mali'deki yerel dinamikleri hiçe saymış, özellikle genç nüfusta Fransa karşıtlığını körükleyerek radikal fikirlerin toplum genelinde yayılmasını sağlamıştır. Mali'de Cunta-Wagner Yakınlaşması ve Fransa ile Artan Gerilim Macron'un Fransız birliklerinin bir kısmının çekileceğini duyurmasının ardından Ekim 2021'de Rus Wagner Özel Güvenlik Şirketi ile müzakerelere başlayan Mali yönetimi, Fransa'dan boşalan 'güvenlik sağlayıcı' ihtiyacını Rus paramiliter grup ile doldurmayı planladığı görülmektedir. Mali'deki askeri yönetiminin bu hamle ile bir taraftan Macron'un birliklerini geri çekme kararını yeniden sorgulamasını diğer taraftan ise Fransa'nın Mali özelinde alternatifsiz