Tebessüm

Yıllar önce birkaç sahabenin İslam'ı seçiş, daha doğrusu hidayetine vesile olan görünüşteki olay veya nedenleri belirlemeye çalışarak yazmayı tasarlamıştım. İlk olarak da Ebu Zer el-Ğıfari'nin Müslüman oluşunu "Arayış" başlığını taşıyan bir denemede anlatmış ve yayımlamıştım. Yıl ve sayısını şu anda veremeyeceğim Mavera dergisinde, söz konusu deneme bulunup okunabilir. Tabii Mavera dergisini bulmak gerekiyor öncelikle. Ebu Zer Hazretleri'nden sonra Osman bin Ma'zum'u (R.A.) yazmak üzere araştırma yaparak notlar almıştım. Ne var ki, notlar dosya halinde öylece durmalarına rağmen, bir türlü yazılamadı. Osman bin Ma'zum'un İslam'ı seçişi, hidayete erişi, hayatın akışı içinde olağan bir olaya ya da olguya dayanmaktadır. Allah Resulü, bir gün sabah vaktinde, evlerinden çıkıp tavaf için Kâbe'ye doğru giderken, evinin önünde oturan Osman bin Ma'zum'u görüp tebessüm ederek selamlarlar. Allah Resulü'nün İslam'ı tebliğ etmeye başladığı sıkıntılı ve giderek gerginleşecek süreç söz konusudur. Kureyş kabilesinin ve ileri gelenlerinin oluşturduğu karşı cephe içinde Osman bin Ma'zun ve elbette mensup olduğu kabile de yer almaktaydı. Böyleyken, Allah Resulü'nün bir tebessümü, Osman bin Ma'zun'un İslam'ı seçmesine, hidayete erişmesine, hakikati kabul etmesine vesile olur. Bir bakıma "neden" olarak da görülebilir bu. pushfn('ads'); Ancak, "neden" (sebep) ile "vesile" kavramları, kelam ilminden felsefeye birtakım tartışmalara yol açacaktır. Sözgelimi Gazali, "neden" ve "vesile" kavramlarını bütünüyle farklı yorumlayacaktır. Nitekim Yeniçağ Batı düşüncesinde konu enine boyuna ele alınıp geniş bir şekilde irdelenerek, "Determinizm" ve "Endeterminizm" boyutunda, felsefe yanında genel olarak doğa bilimleri bağlamında sorun olma niteliği kazanacaktır. Ayrıntıya girmenin yeri değildir burası elbette. Allah Resulü'nün ve sahabelerinin söz ve davranışları daima yeni bakış açıları, yaklaşımlar, değerlendirmeler ve yorumlar yapabilme imkânlarını kendi içlerinde barındırmaktadırlar. Bunlara riayet ve dikkat edilmesi halinde, insan ve toplum ilişkilerinde Müslümanların farklı gelişmelere vesile olduklarını tarihi süreçlerde de gözlemlemek mümkün olabilmektedir. Sözgelimi Orta Asya'da, özellikle Türklerin topluluklar halinde İslam'ı tercih etmeleri üzerinde durulabilir. Benzer gelişmeleri, Anadolu'da da tespit etmekteyiz. Orta Asya'da Müslüman Arapların