Siyasetin Yozlaşması-ııı

Siyaset ile iktidar olguları arasındaki sıkı ilişkiyi, aynı zamanda bunların amaç, işlev ve kendi mahiyetlerinden kaynaklanan niteliklerini dikkatli bir şekilde belirlemeden gerçekleştirilmeye çalışılması, varlık nedenleri olan insan, toplum ve devlet bakımından onarılmaz sakıncalara kaynak olacakları öngörülebilir. Özellikle ve çoğunlukla farkında olunmadan, siyasetin, eş anlamı şeklinde, amacı, işlevi ve nedenleri, sınırları ve dayanması gereken değerleri gözetilmeden bütünüyle "iktidar"ın içinde eritilmesi, temel bir soruna dönüşebilmektedir. Tarihi bakımdan Batı Ortaçağ'ındaki siyasi, daha doğrusu iktidar mücadeleleri bunun somut ve dramatik bir örneğini sergilemektedir. Mücadelenin taraflarının kilise (Katolik, Ortodoks, Protestanlık), monark (prenslikler, dukalıklar, krallıklar, imparatorluklar) olması, siyasetin "iktidar" tarafından emilmesini, işlevsiz hale dönüştürülmesini engelleyememiştir. Müslüman toplumlarda, ilke olarak onaylanmayan "kabile" asabiyetinin (Emevi, Abbasi vb.) yerleştirilmesi mücadele ve uygulamalarını, kendi şartları içinde irdelemek gerekmektedir. pushfn('ads'); Siyaset olgusunun, "iktidar" olgusu tarafından emilmesinin yol açtığı asıl sorun, siyasetin varlık nedeni olan insan, toplum ve devlet olgu ve kurumlarını işlevsiz hale getirerek, yönetim-yönetişim sorunları ve çözümlerinin köklü bir şekilde dönüştürülmesidir. Siyasetin amacı, işlevi ve dayandığı değerler, ilişkili oldukları insandan, toplumdan ve devletten yalıtılmakta, en fazla soyut söylemler düzeyiyle sınırlandırılmaktadır. Sözgelimi soyut söylem düzeyinde insanın değeri (eşref-i mahlûkat gibi), toplumun düzeni ve bunun kurucu ilkeleri olan hak, hakkaniyet, adalet, ehliyet, erdemlilik, barış ve güvenlik, kamu yararı ve emvali (beyt'ül-mal) gibi konular sıklıkla anlatılıp vurgulanmaktadır. Ancak, her ne suretle olursa olsun, iktidarı ele geçiren kişi, aile, zümre, hanedan veya kabile, neredeyse, kendini vazı-ı kanun, yasa koyucu yetkileriyle donatabilmekte ve iktidarın sağladığı gücü adeta sınırsız (la-yüsel bir nitelikte) kullanabilmektedir. Buna karşılık yönetilen statüsü veya konumunda belirlenen insan, topluluk, toplum, gerekçelendirilmemiş bir "itaat", boyun eğme yükümlülüğüyle ve sorumluluğuyla bağlı, bağımlı kılınmaktadır. pushfn('ads'); Bu tür bir görünüm ve durum, insanın, toplulukların ve toplumların gerçek ve somut varlıklarını hesaba katmadan keyfi bir yönetimi yerleştirmekle kalmamakta, buna olağanüstü, bir yönüyle de "mistik", "eşyanın tabiatına" aykırı bir anlam yüklemenin önünü açmaktadır. Somut örnek olarak, aynı zamanda siyasetin iktidar tarafından emilip