Medyaya saldırmakla İsrail suçlarını örtemez!..

Evet, Siyonistlerin sergilediği vahşet, ancak kudurmuş olmalarıyla izah edilebilir! Başka türlü bu canavarlığı açıklama imkânı yok. Gazze'deki iki milyon üç yüz bin insanın bütün hayat damarlarını kestiler. Topyekûn ortadan kaldırmak istiyorlar. Kırk günden beri su, gıda, yakıt vs. hayatın idamesi için zaruri olan ne varsa, hepsinin önünü tıkadılar. Bu zavallı insanlar bir taraftan tepelerine yağan bombalardan korunmaya, hayatta kalmaya çalışırken; diğer yandan açlık, susuzluk, ilaçsızlık ve salgın hastalıklarla boğuşuyor. Söyler misiniz, Siyonizm'in canavarlığını hangi kelimelerle ve nasıl anlatmak lazım 42 gün boyunca bomba ve füze yağmuru ile hayattan koparılan 11 bin 500 sivil insanın yüzde yetmişi çocuk ve kadın... Bunların arasında yüzlerce bebek de var. Ve bu tabloyu ilk günden beri dünya seyrediyor. Yaşları beş ila yedi arasında iki erkek çocuk babalarının naaşlarına sarılmış, hıçkırıklarla soruyorlar: "Neden babamızı vurdular" On bir-on iki yaşlarındaki kız çocuğu, sicim gibi akan gözyaşlarıyla yürek parçalayıcı şeyler söylüyor: "Sevdiğim, değer verdiğim bütün insanlar öldü. Keşke ben de annemle birlikte ölseydim..." Evet, bu örnekler, on bir bin küsur hikâyeden sadece iki tanesi. Kolu bacağı kopmuş bebek ve çocukların her biri, insanlık namına bir fecaatin yansıması... Ve bu vahşetin esas faili, Siyonist Hükûmetin başı Netanyahu, insanların zekâsıyla alay ederek şöyle konuşuyor: "Her sivilin ölümü bir trajedi ve hiçbir sivil kayıp olmaması gerekir..." Bu kadar arsızlık ve bu kadar pişkinlik, hiçbir haysiyetli insanın taşıyabileceği bir hâl değil. İnsan kasabı utanmadan şöyle devam ediyor: "Bu işi en az sivil kayıpla bitirmeye çalışacağız. Bunu en az sivil kayıpla yapmaya çalışıyoruz ama ne yazık ki başarılı olamıyoruz." Şu küstahlığa bakar mısınız, en az sivil kayıp, bu insan kasabının hesabına göre kaç on bin olmalı acaba

Siyonist İsrail Hükûmeti ve Netanyahu'nun savaş suçu dosyası fazlasıyla kabarık... Birleşmiş Millet Teşkilatının bütün alt kuruluşlarınca tutulan kayıt ve raporlar, elbette Uluslararası Ceza Mahkemesinin önüne gelir. Bakalım o zaman insan kasapları hangi alçakça yalanlara başvuracak... İsrail aleyhindeki dünya kamuoyu bu vahşetin hesabının sorulmasını istiyor. Bu yöndeki talepler günden güne artıyor ve güçleniyor. Bu yüzden İsrail işlediği savaş suçlarını dünyaya duyuran medya organlarına karşı da saldırılarını arttırdı. 42 günde, Gazze'de elli küsur gazeteci hayatını kaybetti. Bazılarının aile fertlerini de topluca imha ettiler. Mesela Anadolu Ajansı'nın kameramanı Muhammed El Alul'un dört çocuğunu ve üç kardeşini topluca öldürdüler. Babası, eşi ve bir kardeşi yaralı kurtuldu. Aynı şekilde AA'nın foto muhabiri Ali Jadallah'ın beş akrabası, aynı bombardımanda hayatını kaybetti. El Cezire Televizyonu muhabiri Vail el Dahduh'un eşi, oğlu ve kızı, keza bir bombardımanla hayattan koparıldı. Bunlar sadece birkaç örnek. İsrail öteden beri hep kendi suçlarını ifşa eden medyayı hedef alıyor. Dün de Kudüs'te, İsrail Polisi TRT Haber'in görev başındaki ekibine saldırdı. Meslektaşlarımız, Muhabir Murat Can Öztürk ve Kameraman Ahmet Bağış'a hiçbir sebep yokken, durduk yerde saldıran polis, tüfeğin namlusuyla kameraya vurarak kırdı. Ama bütün bu saldırganlıklar, bu vahşi davranışlar İsrail'in savaş suçlarını örtmeye yetmeyecek. Amerika'nın koruma şemsiyesi altında bütün bu insanlık dışı suçları ika eden Siyonistler çoktan batağa saplanmış durumda...